Bu hazinelerimiz zaman içerisinde değişikliğe de uğramışlardır, bundan dolayı bize ait olan bu sözlü hazinelerimizi doğru bir şekilde öğrenip ne anlama geldiklerini bilmektir.
ATASÖZÜ VE DEYİM NEDİR VE ÖZELLİKLERİ NELERDİR
ATASÖZÜ NEDİR:
Atasözleri: belli bir yaşanmışlık neticesinde oluşan öğrenmelerin, öğüt ve bilgi veren kalıplaşmış sözlere dönüşmesidir. Özellikleri şu şekildedir:
- Atasözü daha çok öğüt verici nitelikler taşır.
- Yaşanmış bir olayın sonucunda ders olması amacıyla söylenmiş sözlerdir.
- Söyleyeni belli olmayan atasözlerimizin halkın ortak ürünüdür.
- Atasözleri kalıplaşmış ifadeler olduğu için içerisinde yer alan kelimeler ve kelimelerin sıralanışı değiştirilmez.
ÖRNEKLER:
- Damlaya damlaya göl olur.
- Sakla samanı gelir zamanı.
- Ayağını yorganına göre uzat.
DEYİM NEDİR:
Bir olayı veya durumu daha etkileyici anlatmak için en az iki sözcüğün bir araya getirilmesiyle oluşan kalıplaşmış sözlerdir. Özellikleri şu şekildedir:
- Çoğunlukla mecaz anlamlıdır.
- İçerisine dahil edilen anlatımlara güzellik ve anlam açısından güç verir.
- toplumun ortak malıdır.
ÖRNEKLER:
- Ekmek elden su gölden.
- Kefeni yırtmak
- Etekleri zil çalmak.
Peki deyim ve atasözlerinin ortak ve farklı yönleri nelerdir? Hadi hep beraber bunu da öğrenelim
BENZER YÖNLERİ
- Atasözü ve deyimlerimizin kimler tarafından söylendiği belli değildir.
- kısa ve özlü sözlerdir yani az sözcüklerle çok şey anlatılır.
- kalıplaşmış ve toplumun ortak bir ürünü olduğu için değiştirilemez.
- Genellikle mecaz anlam taşırlar.
FARKLI YÖNLERİ
- Atasözleri içerisinde bir yargı taşıdığı için daha çok cümle özelliği taşır. deyimler ise söz grubu şeklindedir.
- atasözleri öğür verici nitelik taşırken deyimler, bir durumu ya da olayı anlatır.
AÇIKLAMALI ATASÖZLERİ/
ATASÖZLERİNİN AÇIKLAMASI
Atasözlerine her ne kadar vakıf olsak da bazen ne anlatmak istediklerini bilemeyebiliriz. buradaki amacımız, sıkça bilinen atasözlerimiz ne anlama geliyor ya da bize ne anlatmak istiyor bunu öğrenmektir.
A
- Abanın kadri yağmurda bilinir.
ANLAMI
Bir şeyin değeri ona ihtiyaç duyulduğunda daha iyi bilinir.
- Aba vakti, yaba; yaba vakti aba
ANLAMI
Önemli ihtiyaçlar zamanında ve ucuzken alınmalıdır.
- Abdalın dostluğu, köy görünceye kadardır.
ANLAMI
Çıkarına düşkün olan insan amacına ulaştığı zaman karşıdaki insanı umursamamaya başlar.
- Acele ile menzil alınmaz.
ANLAMI
Ulaşılmak istenen amaca acele etmeden planlı ve programlı bir şekilde başlanmalıdır.
- Acele işe şeytan karışır.
ANLAMI
Bir iş aceleyle yapılırsa hata yapma olasılığı artar ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkar.
- Acele yürüyen yolda kalır.
ANLAMI
Bir işte hızlı hareket edilirse kişi, amacına ulaşamadan çabuk yorulur. herhangi bir işe başlamadan önce planlı ilerleme esas alınmalıdır.
- Acemi katır kapı önünde yük indirir
ANLAMI
Bir işi anlayanına değil de acemisine yaptıran kişi o işten zarar eder.
- Acıkmış kudurmuştan beterdir.
ANLAMI
Çok acıkmış kimse, temel gereksinimleri karşılanmadığı için kudurmuş bir hayvandan daha tehlikeli olabilir. Gereksinimleri karşılanmayan kişi, bu gereksinimlerini karşılayabilmek için doğru olamayan davranışlara bulunabilir.
- Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
ANLAMI
Kırağı sebze ve meyveleri dondurup bozar. Acı patlıcan zaten işe yaramaz. Güçlüklere alışmış kişi ufak tefek sıkıntılardan etkilenmez.
- Aç ayı oynamaz.
ANLAMI
Aç insan iş yapamaz yapsa da verimli olmaz.
- Açık yaraya tuz ekilmez.
ANLAMI
Acısı olan bir insanın yanında, ona acısını hatırlatacak şeylerden bahsetmek yanlıştır.
- Açın karnında ekmek durmaz.
ANLAMI
Yoksul kazandığını harcamak zorunda olduğu için birikim yapamaz.
- Aç karın katık istemez.
Acıkmış olan kimse özel bir yemek istemez ne varsa onu yer.
- Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna.
ANLAMI
Sırrımızı verdiğimiz kişi bunu başka bir arkadaşına anlatma gereksinimi duyabilir. Bundan dolayı sırrımızı kimseye dostumuza bile anlatmamamız gerekir.
- Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.
ANLAMI
Yoksul insan bir gün istediği her şeye kavuşacağının hayalini kurarak kendini avutur.
- Aç, tokun yüzüne bakmakla doymaz.
ANLAMI
Bir şeyi elde etmek için o işi yapanlara bakıp özenmek yetmez, çalışmak gerekir.
- Ada bana, adayım sana.
ANLAMI
Saygı gösteren saygı görür, iyilik yapan da iyilik bulur. İnsan nasıl davranırsa öyle karşılık bulur.
- Adadığı çok verdiği yok
ANLAMI
Bazı insanlar, " yaparım, ederim" derler ancak dediklerini yapmazlar.
- Adam adama gerek olmasa her biri bir dağ başında olurdu.
ANLAMI
İnsanlar toplu halde yaşarlar çünkü bir insan her türlü ihtiyacını kendisi karşılayamaz. İnsan insana ihtiyaç duymasa belki herkes tek başına yaşardı.
- Adam ahbabından bellidir.
ANLAMI
Bir kimsenin nasıl biri olduğunu onun yakın arkadaşına bakarak anlarız.
- Adamın adı çıkacağına canı çıksın.
ANLAMI
İnsanlar çevrelerine verdikleri izlenimle belli bir adlandırılmaya sokulur. bu durum kalıplaşarak insanın üzerine yapışır ve değiştirilmesi zorlaşır.
- Ağaç yaşken eğilir.
ANLAMI
Her şey zamanında yapılmalıdır. Büyük yaştaki insanı eğitmek daha zordur, çocukları eğitmekse daha kolay gerçekleşir.
- Ağır git ki yol alasın.
ANLAMI
Acele eden değil, bilgi ile yol alıp hareket eden amacına ulaşır.
- Ağır taş yerinden oynamaz.
ANLAMI
Ağırbaşlı olan insanlar başkalarının sözüyle hareket etmez.
- Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
ANLAMI
İnsan, bir şey istiyorsa bunun için çabalamalıdır. hakkını istemeyenlere kolayca hakkını vermezler,
- Ağrısız baş mezarda gerek.
ANLAMI
Her insanın mutlaka kendine göre bir derdi vardır. bu dertlerin bazıları ancak mezarda son bulur. Kısacası dünyada nefes aldığımız sürece bir şeyleri kendimize dert edeceğiz.
- Allah dağına göre kar verir.
ANLAMI
Allah her kuluna, taşıyabileceği ya da üstesinden gelebileceği ağırlıkta yük verir.
- Altının kıymetini sarraf bilir.
ANLAMI
Herhangi bir şeyin kıymetini, o konu hakkında derin bilgi sahibi olan kişi daha iyi bilir.
- Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer.
ANLAMI
Çocuk birçok şeyi, büyüklerini izleyerek onlara özenerek öğrenir. Büyüklerin, bu durumu dikkate alarak hareket etmesi gerekmektedir.
- Arayan Mevla'sını da bulur, belasını da.
ANLAMI
İyilik isteyen ve bunun için uğraşan, iyilik bulur. Kötü işlerle uğraşan ise kötülük bulur.
- Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim.
ANLAMI
Bir insan huyu suyu kendisine benzeyen insanlarla arkadaşlık edinir. Bir insanın nasıl bir insan olduğu onun yakın çevresindeki arkadaşlarına bakılarak anlaşılır.
- Armut dibine düşer.
ANLAMI
Bir insan çok yakınındaki insanlardan etkilenir ve onlara benzemeye çalışır.
- Aşk olmayınca meşk olmaz.
ANLAMI
Öğrenmek için istek olmayınca insan o işi öğrenemez.
- At binenin, kılıç kuşananın.
ANLAMI
Ata binmeyi bilmeyen insanın atının olmasının ve kılıç kullanmayı bilmeyenin insanın kılıcının olması gereksizdir.
- At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
ANLAMI
Ölen bir atı sahibinden başka hatırlayan olmaz ama yiğit ölürse onun yaptığı iyilik ve güzellikler kalır.
- Ateş düştüğü yeri yakar.
ANLAMI
Acı olan bir durum herkesi yakar ama acı yaşayan kişiyi çok fazla üzer.
- Atılan ok geri dönmez.
ANLAMI
Bir işe başladıktan sonra geri dönüş zor olur. Ağzımızdan çıkan sözleri söylemeden önce çok düşünmemiz gerekir çünkü söylenen söz geri alınmaz.
- Ava giden avlanır
ANLAMI
Kendi çıkarını düşünerek hareket insanları kullanmayı ve aldatmayı düşünen kimse, aynı durumu yaşar.
- Ayağını yorganına göre uzat.
ANLAMI
Harcamalarımızı, kazancımıza göre yapmak ve lüzumsuz yere para harcamamak gerekir.
- Az olsun öz olsun.
ANLAMI
Bir şeyin çok olması değil, faydalı olması daha önemlidir.
- Az tamah çok ziyan verir.
ANLAMI
İnsan elindekiyle yetinmeyip daha fazla isteyerek açgözlülük yaparsa elindekinden de olur.
B
- Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
ANLAMI
Babanın davranışları ile kazandığı kötü şöhret, çocuklarını da etkiler. İnsanlar, genelde evlatların babalarına çekeceğini düşünür.
- Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana.
ANLAMI
Evlat çalışıp hazırda olanın üstüne eklemeler yapılmazsa babadan kalanlar çabuk tükenir.
- Babanın sanatı oğula mirastır.
ANLAMI
Çocuk babasının yaptığı işe ilgi duyar ve o işi öğrenmeye çalışır. Babanın evladına öğreteceği iş, onun geçinmesine destek olacağı için miras sayılır.
- Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
ANLAMI
Baba ve anne çocuklarının yetişmesi için her türlü fedakarlığı yapabiliyorken evlatlar bu ölçüde fedakarlıklarda bulunamazlar.
- Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.
Dürüst bir kişi, en olumsuz koşullarda da bu niteliğini yitirmez.
- Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.
Bir işten verim almak için çok çalışmak ve emek vermek gerekir. İnsan emek verdiği işin nimetlerinden faydalanırken utanmaz.
- Bağ demiş ki " Bak bana, bakayım sana."
ANLAMI
İşini iyi yapan kişi bunun neticesinde emeğinin karşılığı her neyse onu alır.
- Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
ANLAMI
emek verilen şeyden faydalanabiliriz, emek vermeyip bakılmayan bir şeyden fayda göremeyiz.
- Bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu.
ANLAMI
Bir iş yalnızca izlenerek öğrenilmez. Bir işte iyi olabilmek için pratik yapılmalıdır.
- Bal olan yerde sinek de olur.
ANLAMI
Zengin olan bir kimsenin yanında ondan faydalanmak isteyen fırsatçı insanlar da olur.
- Bal tutan parmağını yalar
Bir işin başınsa yer alan kimse o işten az da olsa faydalanır.
- Balık ağa girdikten sora aklı başına gelir.
ANLAMI
Çoğu zaman iş işten geçtikten sonra aklımız başımıza gelir.
- Balık baştan kokar.
ANLAMI
Yöneticinin kötü örnek olduğu yerde, yönetilenler de yoldan çıkar ve düzen bozulur.
- Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
ANLAMI
zalimin zulmünü, " Nasıl olsa bana zararı yok. " diyerek görmezden gelemeyiz çünkü gün gelir o zalimlik bizi de bulabilir. Yapılan haksızlıkların bize zararı olmasa da ses çıkarıp hak arayışına girmeliyiz.
- Baş nereye giderse ayak da oraya gider.
ANLAMI
Yöneticiler nasıl bir yol izlerse yurttaşlar da aynı yolu izler.
- Besle kargayı, oysun gözünü.
ANLAMI
Bazı insanlar kendilerine yapılan iyiliğin kıymetini bilmezler. Hatta onlara yapılan iyiliğin karşılığıda kötülük dahi edebilirler.
- Beş kuruşun varsa beş yere düğümle.
ANLAMI
Paramızı kuruşunu dahi ziyan etmeden harcamalıyız çünkü gün gelir bir kuruşa dahi ihtiyacımız olabilir.
- Beş parmak bir olmaz.
ANLAMI
Kardeşlerin tamamen birbirine benzemesi mümkün değildir. Her bir kardeş birbirinden farklı özelliklere sahip olabilir.
- Beterin beteri var.
ANLAMI
Her zaman başımıza gelen olumsuz durumları en kötüsü olarak düşünürüz. Kötü duruma düşen bir kimse haline şükretmeli ve daha kötü şeylerinde olabileceğini düşünür.
- Beylik vermekle yiğitlik vurmakla.
ANLAMI
Bey dediğin, kimsesiz ve yardıma ihtiyacı olan kişilere destekte bulunur. Yiğit ise haksızlık karşısında sessiz kalmaz. Haksızlığa engel olmak için her türlü tehlikeye kendini atar.
- Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.
ANLAMI
Bıçak yarası bir süre sonra iyileşir. Dil yarası dediğimiz kötü sözler veya kalp kırıcı ifadeleri insanlar bir türlü unutamaz ve kalbinde hiç iyileşmeyen bir yara olarak kalır.
- Bin nasihatten bir musibet iydir.
ANLAMI
Bazı insanlar öğüt vermekle yola gelmezler. nasihat edilen durum başına geldiğin de ise uslanır. yani bir şeylerden ders almak için onu deneyimlemek gerekir.
- Bin ölçüp bir biçmeli
ANLAMI
Yapılacak bir işe başlamadan önce o işi iyice planlamak gerekir. En ince hesaplamalar yapıldıktan sonra o işe başlanmalıdır.
- Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
ANLAMI
İyilik küçük de olsa çok kıymetlidir. yapılan iyilik unutulmayıp karşılığı verilmelidir.
- Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın.
ANLAMI
Haklı ya da haksız yere bir insanın adı çıktığında bu durum kolay kolay unutulmaz ve hep kötü olarak bilinir. kötü bir olay yaşandığında şüphelenilen ilk kişi olur.
- Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun.
ANLAMI:
Altının getirisi toprağa göre daha azdır. Altın her an harcanabilir toprak ise her zaman üretimi sağlayan sonsuz bir kaynaktır. Bundan dolayı toprak sahibi olmak altın sahibi olmaktan daha yeğdir.
- Bir çöplükte iki horoz ötmez.
ANLAMI:
Yönetilmesi gerekilen bir ortamda, iki kişi söz sahibi olursa kargaşa ve çatışmalar ortaya çıkar.
- Bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış.
ANLAMI:
Bazı insanların yaptığı yanlışı, çok bilen kişiler bir araya gelse dahi kolay kolay düzeltemez.
- Bir elin verdiğini öbür elin görmesin.
ANLAMI:
Yardım yapılacaksa bunu gizli yapmak gereklidir. Açıktan yapılan yardım yardım olmaktan çıkar, aynı zamanda yardım yapılan kişiyi küçük düşürür.
- Bir elin nesi var iki elin sesi var.
ANLAMI:
Bazı işler el birliği ile daha kolay ve kısa sürede yapılır.
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.
ANLAMI:
Bir toplumda gelir dağılımı adaletsizce yapılırsa orada huzursuzluk çıkar.
- Bir korkak bir orduyu bozar.
ANLAMI:
Korkak bir askerin korkusu diğer askerlerin de korkmasına sebep olur. Herkesin morali bozulur, morali bozulan asker de gerektiği gibi mücadele edemez.
- Bir koyundan iki post çıkmaz.
ANLAMI:
Bir insandan, yapabileceğinin üstünde iş istemek verimli olmaz, bu durum iş yapana ve iş verene zarar verir.
- Borç iyi güne kalmaz.
ANLAMI:
Borcumuzu ödeme için iyi günü beklemek doğru değildir. Ödemediğimizde hem borcumuz artar hem de karşı tarafla problemler yaşanabilir.
- Boş çuval ayakta dik durmaz.
ANLAMI:
Bilgisi ve görgüsü yetersiz kişi, görevlendirildiği işi yürütemez. Başarısız olduğu için o görevden alınır.
- Boş ite menzil olmaz.
ANLAMI:
Boş gezen insanın ne zaman nereye gideceği belli olmaz.
- Bugün bana ise yarın sana
ANLAMI:
Bugün bana yapılan haksızlıklarla, yarın sen de karşılaşabilirsin. Sıranın sana gelmesini bekleme şimdiden kötülüklere karşı çık ve bana omuz ver anlamında söylenen bir atasözüdür.
- Bugünkü işini yarına bırakma.
ANLAMI:
Yapılması gereken zamanda yapılmayan iş, o gün yapılmadığında önemini yitirebilir. Aynı zamanda yapılması gereken başka işler de otaya çıkarsa karışıklık yaşanır.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar " Ah vatanım" demiş.
ANLAMI:
Hiçbir insan, doğup büyüdüğü yeri kolay kolay unutamaz. Hatta çok güzel bir yerde yaşasa da bazen memleketini özler.
C
- Cahil adam meyve vermeyen ağaca benzer.
ANLAMI
Her türlü ağaç faydalıdır ama meyve veren ağaç daha faydalıdır. Cahil bir kimsenin de yapabileceği işler vardır ama bilgi sahibi olan insan gibi topluma yararlı olmaz. Cahil insan bu yüzden meyvesiz ağaca benzer.
- Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.
ANLAMI
Bilgi sahibi olmayan birinin bilimsel olayları anlaması ve açıklayabilmesi kolay değildir. Aynı zamanda bazen iyi ve kötüyü ayırmakta da zorlanır bundan dolayı cahile laf anlatmak oldukça zordur.
- Cahilin dostluğundan âlimin düşmanlığı yeğdir.
ANLAMI
Cahil bir kimse, çoğu zaman ve çoğu yerde nasıl davranması gerektiğini bilmez. Olmadık yer ve zamanda insanı utandıracak hal ve hareketlerde bulunur. Bundan dolayı cahil insanla dostluk kurmak zordur. Âlim olan insan ise kötü davranışlardan ve kötü insanlardan uzak kalır. Bundan dolayı âlim olan insan, düşmanına bile düşmanlık yapmaz.
- Can boğazdan gelir.
ANLAMI
Yiyeceklerin, kalori değerleri ve yararları birbirinden farklıdır. Vücudumuz her türlü vitamine ihtiyaç duyar bundan dolayı bir yiyeceği çok yemek ya da hiç yememek doğru değildir. Sağlıklı beslenmeyen insan sağlığını yitirirken sağlıklı beslenen kişi sağlıklı yaşar.
- Can canın yoldaşıdır.
ANLAMI
İnsan toplumsal bir varlıktır, tek başına yaşayamaz ve başka insanlar ihtiyaç duyar. İnsanlar dünyada birbirine yoldaş olurlar.
- Can çıkmayınca huy çıkmaz.
ANLAMI
Huy, kolay kolay değişmeyen bir özelliktir. Ömür boyu sürer.
- Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilmez.
ANLAMI
Yeteri kadar zorluk çekmeyen insan zorluklar yaşayan insana göre iyi yaşamanın kıymetini bilemez.
- Cins cinse çeker.
ANLAMI
Halk arasında kızların halaya erkeklerin ise dayıya çektiklerine inanılır. Bu düşünce yanlış değildir çünkü soya çekim kuramına göre bebekler, anne ve babanın yanı sıra yakın akrabalarına da benzeyebilirler.
Ç
- Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
ANLAMI
Bilgisiz ve anlamayan insana söz anlatmak çok zordur. İnsanı yorar.
- Çalma elin kapısını çalarlar kapını.
ANLAMII
Kötülük yapma ki kötülük bulmayasın anlamında kullanılır.
- Çanağa ne doğrarsan kaşığa da o gelir.
ANLAMI
İnsan herhangi bir şeye ne kadar emek ve sevgi verirse aynı oranda karşılığını alır.
- Çanakta balın olsun, Yemen'den arı gelir.
Kaliteli mal satan esnafa veya işinin ehli olan ustaya çok uzaklardan bile müşteri gelir.
- Çıkmadık candan ümit kesilmez.
ANLAMI
Ölmedikçe hastanın iyileşeceğine inanılır.
- Çirkefe taş atma üstüne sıçrar.
ANLAMI
Kötü insanlarla muhatap olmak kişiyi zor durumlara sokar.
- Çivi çiviyi söker.
Güçlü bir şey, kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz hale gelebilir.
- Çam sakızı çoban armağanı
ANLAMI
Verilen bir hediyenin, sunulan kişi için uygun olmadığı düşünüldüğünde ve hediyeyi veren kişinin de buna gücü yetebildiği için hediye verilirken genellikle bu atasözü söylenir.
- Çobansız koyunu kurt kapar.
ANLAMI
Korumasız olan kişi zayıf göründüğü için daha kolay ezilir. İyi yönetilmeyen toplumlar, başka bir toplumun egemenliği altına girmek zorunda kalırlar.
- Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.
ANLAMI
Yapılması zor olan işleri çocuğa vermek boşuna zaman kaybıdır. Zor olan işleri çocuklar yapamayacağı için yetişkin birinin müdahale etmesi gerekir.
- Çocuktan al haberi
ANLAMI
Çocuklar yetişkinler gibi iyi ve kötüyü ayırt edemediği için evde yaşanan olayları olmayacak yerlerde anlatabilirler.
- Çoğu zarar azı karar.
ANLAMI
Çok yararlı olan bir besin dahi fazla tüketildiğinde insanın midesine zarar verebilir. Her şeyi kararında tüketmek sağlığımızı korur. Yaptığımız her işte ölçülü olmamız gerekir.
- Çok bilen çok yanılır.
ANLAMI
Bir kimsenin her şeyi bilmesi mümkün değildir. Her şeyi bildiğini iddia eden kişi her duruma yorum yaptığında çoğunlukla yanılmış olur.
- Çok gezen çok bilir.
ANLAMI
Çok gezen insan, çok yer gördüğü için bilgi sahibi olur.
- Çok havlayan köpek ısırmaz.
ANLAMI
Kızgınlık halinde bağıran çağıran insan, öfkesini attığı için fiziksel olarak zarar vermez.
- Çok koşan çabuk yorulur.
ANLAMI
Aceleyle iş yapan kişi çabucak yorulur. Dinlenmesi de uzun sürer ve işi zamanında bitiremez. acele etmeyip planlı hareket eden kimse hem yorulmamış olur hem de işini zamanında bitirmiş olur.
- Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz.
ANLAMI
Para kazanmak kolay değildir, aşırı mal varlığı olan kişinin bu parayı yasal ya da ahlakî yoldan elde etmediği düşünülür. Çok fazla konuşan kişinin de sözlerinin bazılarının yalan olduğu varsayılır.
- Çok naz âşık usandırır.
ANLAMI
İnsanlar zorlandıkları ya da olmayacağını düşündükleri işlerden yorulup pes ederler.
- Çok söyleme arsız, aç bırakma hırsız edersin
ANLAMI
Çok sık uyarılmak kimsenin hoşuna gitmez ve bu kişiler isyan edebilir. Bakmakla yükümlü olduğumuz kişileri de ne olursa olsun aç bırakmak doğru olmaz. Aç bıraktığımız kişiler karnını doyurmak için değişik yollar arayıp hırsızlık yapabilir.
- Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir.
ANLAMI
Çok gezen kişi gezdiği yerlerde çok şey görüp çok şey öğrenmiş olur. Bundan dolayı çok gezen kişi çok yaşayandan daha fazla şey öğrenmiş olur.
- Çul içinde aslan yatar.
ANLAMI
Bir insanın değeri giydiği kıyafetlerden değil, bilgisi ve görgüsüyle belli olur.
- Çürük tahta çivi tutmaz.
ANLAMI
Çok eskimiş ve kullanma süresini doldurmuş olan şeyleri onarmaya çalışmak boş bir çabadır. Eski olan şeyleri yenisi ile doldurmak daha doğrudur.
D
- Dağ başına kış gelir, insan başına iş gelir.
ANLAMI
Dağ, ovalardan daha yüksek olduğu için kar önce dağlara düşer ve bu oldukça doğal bir durumdur.
İnsanın başına da iş gelmesi oldukça doğal bir durumdur.
- Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
ANLAMI
Beklenmedik bir anda, tanıdık biriyle karşılaşmak mümkündür. Bir daha birbirimizi göremeyiz diye düşünmek anlamsızdır, insan, sürekli hareket halinde olan bir varlık olduğu için birbirlerini tekrardan görebilmeleri yüksek bir ihtimaldir.
- Dağ dağ üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.
ANLAMI
İki ayrı ailenin aynı yerde yaşaması mümkün değildir.
- Damdan düşenin halini damdan düşen bilir.
ANLAMI
Kötü bir dönem geçirmiş insanın halini ancak onun yaşadıklarının aynısını yaşayan biri anlayabilir.
- Damlaya damlaya göl olur.
ANLAMI
Yapılan birikim ne kadar az olursa olsun zamanla işe yarayabilecek bir miktara ulaşır.
- Davul dengi dengine çalar.
ANLAMI
Arkadaşlık edecek veya evlenecek olan kişilerin; huyunun, yaşının, zevklerinin denk olması daha uygun olur anlamında kullanılır.
- Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
ANLAMI
Uzaktan güzel veya kolay görünen şeylerin çoğu aslında göründüğü gibi kolay ve güzel değildir. Bundan dolayı yakından görmediğimiz ya da aslını bilmediğimiz olaylar hakkında önyargılı olmamalıyız.
- Deli deliyi görünce çomağını saklar.
ANLAMI
Zorbalık yaparak işi serseliğe vuran kişiler, kendilerinden daha güçlü biriyle karşılaştıklarında kuzu kesilirler.
- Deliye her gün bayram.
ANLAMI
Halkın deli olarak adlandırdığı kişiler genellikle dünyevî işlerle ilgilenmeyen ve kendi halinde dolaşan kişilerdir bundan dolayı dertsiz ve tasasızdırlar.
- Demir ıslanmaz, deli uslanmaz.
ANLAMI
Demir madeni gerçekte de ıslanmaz. Kötü bir huyu olan kişi de başına ne gelirse gelsin ders almaz.
- Demir nemden, insan gamdan çürür.
ANLAMI
Demir madeni, uzun süreler suya maruz kalırsa çürür. Dert, üzüntü ise insanı ilk başta duygusal olarak yıpratır ve belli bir süre sonra somut olarak vücutta da etkiler bırakabilir.
- Demir tavında dövülür.
ANLAMI
Ele geçen bir fırsatı, o anda değerlendirmek gerekir.
- Denizdeki balığın pazarlığı olmaz.
ANLAMI
Ortada olmayan bir şeyin pazarlığını yapmak doğru değildir.
- Denize düşen yılana sarılır.
ANLAMI
Zor duruma düşen kişi, içinde bulunduğu durumdan kurtulabilmek için düşmanından dahi medet umabilir.
- Derdini söylemeyen derman bulamaz.
ANLAMI
Ölümden başka her derdin dermanı vardır. Dertlerimize derman bulabilmek için problemlerimizi anlatmalı ve içimize atmamalıyız.
- Dertsiz baş olmaz.
ANLAMI
Her insanın kendine göre bir sıkıntısı vardır.
- Dervişin fikri ne ise zikri de odur.
ANLAMI
İnsan bazen farkında olmadan düşündüğü veya yapmak istediği şeyleri söyler.
- Destursuz bağa girilmez.
ANLAMI
Bir kimsenin mülkünde olan bir yere, onun onayı olmadan girilmez.
- Deve boynuz ararken kulaktan olmuş.
ANLAMI
Elimizde olan şeylerin kıymetini bilmeyip daha fazlasına göz dikerek risk alırsak elimde olan şeyleri de kaybedebiliriz.
- Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.
ANLAMI
Ufacık bir çıkar için tehlikeleri göz ardı etmek kişiyi, daha fazla zarara sokabilir.
- Devlet adama ayağıyla gelmez.
ANLAMI
Büyük mal varlıkları atadan kalmadığı sürece kendiliğinden gelmez. Varlıklı biri olabilmek için programlı bir şekilde çok çalışmak gerekir.
E
- Ecele çare bulunmaz.
ANLAMI
Ecel olarak da adlandırdığımız ölüm, insanın sonudur ve çaresi olmayan tek derttir.
- Eğreti ata inen tez iner.
ANLAMI
Ödünç alınan şeylerin, kullanımı ya iyi olmaz ya da yarı da kalır.
- Eğri oturalım doğru konuşalım.
ANLAMI
Bir insan toplumu rahatsız etmeden rahatça hareket edebilir ancak her zaman yalandan kaçınıp dürüst olmak gerekir.
- Ekmeden biçilmez.
ANLAMI
Eğer bir şey istiyorsak zamanında istediğimiz şeyi kazanabilmek için emek verip zaman harcamamız gerekir.
- Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğunda olur.
ANLAMI
Büyük ekmek yapmak için nasıl ki çok ekmeğe ihtiyaç duyulursa çok verim almak için de çok çabalamak gerekir.
- Ekmek çiğnemeyince yutulmaz.
ANLAMI
Yapılmak istenen iş için hazırlık yapılmadan sonuca ulaşmak zor olur.
- Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını
ANLAMI
İyi tohumdan iyi ve verimli ürün elde edilir. İnsan başarmak istediği her neyse onun için de iyi çalışmalı ve uygun malzemeler kullanmalı.
- El ağzına bakan, karısını tez boşar.
ANLAMI
Her işi bilerek ve isteyerek yapmak gerekir. Başkalarının yönlendirmesiyle yapılan işler çok verimli olmaz.
- Elçiye zeval olmaz.
ANLAMI
Getirdiği veya götürdüğü haberlerde geçen iyi veya kötü mesajlardan elçi sorumlu tutulup cezalandırılmaz.
- Elde bulunan beyde bulunmaz.
ANLAMI
Bu atasözünde bey zengin anlamındayken el ise fakir anlamında kullanılır. Sahip olunan bazı şeylerin ( mutluluk, haset, yetenek vb.) zenginlik ya da fakirlikle ilgisi yoktur.
- Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde olmaz.
ANLAMI
Ele güne güvenilerek yapılan iş ya vaktinde bitmez ya da yarım kalır. Başkalarının, yardımı tam istediğimiz gibi olamaz aynı zamanda zamanında da olmaz.
- El elden üstündür.
ANLAMI
Dünyada çok insan vardır bundan dolayı bilgiliden daha bilgili veya yetenekliden daha yetenekli vardır.
- El el ile, değirmen yel ile
ANLAMI
yel değirmeni yeterince rüzgar esmezse dönmez bunun gibi bazı işlerde de insan el ele vermedikçe zor bir işin üstesinden gelemez.
- El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
ANLAMI
El elin eşeğini ararken telaş etmeden öylesine arar. Kısacası başkaları, bizim kendi işlerimizi özenerek yapmaz.
- El ile gelen düğün bayram.
Herkesin aynı sıkıntıyı çekmesi durumunda, bu sıkıntıya katlanmak kolaylaşır.
- Elin ağzı torba değil ki büzesin
Yabancı insanlar işine geldiği gibi konuşur. Doğrusunu bilmeden dedikodu yaparlar ve biz bunlara mani olamayız.
- El öpmekle ağız aşınmaz.
ANLAMI
Yetkili kişiye derdimizi anlatmak ve işimizi halletmesi için ricada bulunmak bizi küçültmez.
- El yarası onulur, dil yarası onulmaz.
ANLAMI
Vücuda atılan bıçak yarası geçer ancak birinden bize söylenen üzücü ve kalp kıran sözleri insanoğlu istese de unutamaz.
- Erkek sel, kadın göl.
ANLAMI
Erkek çalışıp kazanmalı ve eve para getirmelidir. Kadınsa parayı gereksiz şeylere harcamadan birikim yapmalıdır.
- Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır.
ANLAMI
Erken evlenen kişi, yaşıtlarına göre daha erken bir zamanda çocuk sahibi olur. Yola geç çıkan ise erken çıkana göre gideceği yere geç ulaşır.
- Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur inerdi.
ANLAMI
İnsan, yeni yerine eski eşya alsaydı eski eşya satanlar çok zengin olurdu.
- Eşeğe altın semer vursalar eşek yene eşektir.
ANLAMI
Sahip olduğumuz şeyler, ne kadar uğraşırsak uğraşalım bizim özümüzü değiştiremez.
- Eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış.
ANLAMI
Kaba ve cahil olan kişi, bazen istemeden de olsa kaba konuşarak insanların kalbini kırabilir.
- Eşeği sağlam kazığa bağla sonra Allah'a ısmarla
ANLAMI
Bir şeyin korunmasında gerekli önlemleri almayıp Allah'tan beklemek doğru değildir. Biz önce elimizden gelen yapmalıyız daha sonra Allah'a tevekkül etmeliyiz.
- Eşeğin kuyruğunu meydanda kesme; kimi uzun der, kimi kısa.
ANLAMI
Yapacak olduğumuz işleri tolum içerisinde yapmamalıyız çünkü insanlar eleştirel bir özelliğe sahiptir. Yaptığımız işi beğenmeyip sürekli laf edebilirler bu da bizim aklımızı karıştırıp bizi üzebilir.
- Eşeği yoldan çıkaran sıpanın oynaması.
ANLAMI
İnsan çocuklarını sevindirmek uğruna yanlış işler yapabilir.
- Eşek eşeği ödünç kaşır.
ANLAMI
Çıkarcı kişi, yardım edebileceği kimselere yardım eder.
- Eşek hoşaftan ne anlar.
ANLAMI
Öyle durumlar vardır ki bunu ancak akıllı olan kişiler anlayabilir. Cahil kimseler anlayamaz.
- Eşek kocamakla tavlabaşı olmaz.
ANLAMI
Kaba ve görgüsüz kişi, yaşlanmakla itibar kazanmaz.
- Et tırnaktan ayrılamaz.
ANLAMI
Aile arasında anlaşmazlıklar çıkabilir ama bu durum uzun sürmez.
- Etme bulma dünyası
ANLAMI
Kötülük edenin kötülük, iyilik edenin ise iyilik bulacağı düşünülür.
- Ev alma komşu al.
ANLAMI
İyi komşu insana huzur verirken kötü komşu dert ve bela verebilir. İyi komşu can yoldaşıdır. iyi ve kötü günümüzde yanımızda olur. İyi komşu yardım isteyeceğimiz ilk kapıdır. Geniş bir dairemizin olması huzur içinde yaşamamıza yetmez komşuların da iyisine denk gelmeliyiz.
- Evdeki hesap çarşıya uymaz.
ANLAMI
Yapmayı planladığımız bazı şeyler istediğimiz gibi gitmeyebilir.
- Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var.
ANLAMI
Kiracı beğenip seçtiği evde oturabilir. Ev sahibinin ise böyle bir şansı yoktur.
- Evladın var mı derdin var.
ANLAMI
Aile, eğer çocuklarını iyi bir şekilde yetiştirirse o kadar rahat eder. Çocuklarını iyi yetiştirmeyen ailelerin başı ise dertten kurtulmaz.
- Evladı olmayanda merhamet olmaz.
ANLAMI
Çocuğu olan insan, daha düşünceli ve daha merhametli olur. Çocukların yaramazlıklarına ve problemlerine anlayışla yaklaşmak çok büyük bir sabır işidir. Bunlardan kaynaklı olarak çocuk sahibi olmayan biri merhamet ve acıma duygusundan yoksun olabilir.
- Evli evinde, köylü köyünde gerek.
ANLAMI
Herkes ait olduğu yerde olmalıdır çünkü bu durum mutluluğu sağlar.
F
- Fakirin karnı doyunca sırtı üşür.
ANLAMI
Yoksul olan birinin ilk önceliği, temel ihtiyaçlardan da biri olan beslenmedir. Yoksul olan kişi bu ihtiyacı karşılandıktan sonra aklına diğer ihtiyaçları gelir.
- Fakirlik ayıp değil tembellik ayıp.
ANLAMI
İnsan yoksul olabilir lakin bu durumdan çalışıp çabalayarak kurtulabilir. Tembellikse karakterden gelen bir durum olduğu için daha çok ayıpsanacak bir durumdur.
- Fare çıktığı deliği bilir.
ANLAMI
Yasa dışı bir iş yapan kimse yakalanacağını anlayınca nereye sığınacağını bilir.
- fazla mal göz çıkarmaz.
ANLAMI
Fazla malı har vurup harman savururcasına harcamamak gerekir.
- Felek kimine kavun yedirir kimine kelek.
ANLAMI
Dünyada hak ettiği halde güzel yaşayamayan insan olduğu gibi hak etmediği halde iyi yaşayan insanlar da vardır.
- Fırsat her vakit ele geçmez.
ANLAMI
Fırsat, ender yakalanır bir durumdur. Yakalar yakalamaz değerlendirmek gerekir.
- Fırsat sakal altından geçer.
Kimse eline nasıl bir fırsat geçeceğini bilemez. Ama herkesin önüne bir fırsat gelir kişinin o fırsatı değerlendirmesi gerekir.
- Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.
ANLAMI
Varlıklı ve yoksul kişiler aynı malı üretip satsalar da zengin kişi daha çok kazanç sağlar. Bunun nedeni varlıklı olan kişinin daha geniş bir çevresi olduğu için ürettiği ürüne talep çok olur ve daha fazla satış yaptığından daha çok kazanç sağlamış olur.
G
- Gafile kelam, nafile kelam
ANLAMI
Gafil kişi hem dalgın hem de bilgisizdir. Çevresinde ne olup bittiğini çözemez bundan dolayı böyle kimselere söz söylemek boşunadır.
- Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar.
ANLAMI
İnsan ekmek yediği yeri korur, patronu kendi dininden olmasa dahi her konuda onu savunur ve onun yanında yer alır.
- Geç olsun da güç olmasın
ANLAMI
Bazı işlerin yapılıp kurtarılması çok zordur. Bu söz böyle işlere başlayanlara söylenen bir iyi dilek sözüdür.
- Gel demesi kolay ama git demesi zordur.
ANLAMI
İyice düşünüp taşınmadan kimseyi bir yere çağırmamalıyız. Çağrılan kişiyi ağırlamak zor olur. Ayrıca bize sıkıntı yaratırsa da git demesi zor olur.
- Gelene git denilmez.
ANLAMI
Çağrılmadığı halde bizi ziyarete gelen kişiye git denilmez ve elimizden geldiğince güzel ağırlanır.
- Gelen geçer, konan göçer.
ANLAMI
Dünyadaki her şey geçici ve değişkendir. Dünyadaki var olan her şey mutlaka bir gün yok olur.
- Gelen gideni aratır.
ANLAMI
Bir işin veya görevin başına yeni gelmiş olan kişi, önceki kişiye göre başarısız ya da acımasız olduğunda bu söz kullanılır.
- Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.
ANLAMI
Bir delikanlı evlenmedikçe o eve gelin girmez. Ama ölüm günü geldiğinde her eve girer.
- Gelini ata bindirmişler "ya nasip" demiş.
ANLAMI
Bitmeyen bir işe bitti gözüyle bakmak doğru değildir çünkü bazı terslikler yaşayabiliriz ve bu durum işimizi bitirmeye engel olabilir.
- Gem almayan atın ölümü yakındır.
ANLAMI
Söz dinlemeyen ve yapmaması gereken şeyleri yapan kişi mutlaka zarar görür.
- Gemisini batıran sandalını aramaz.
ANLAMI
Büyük zararlara uğrayan kişi, küçük zararları önemsemez.
- Gençliğin kıymeti, ihtiyarlıkta bilinir.
ANLAMI
Gençliğin değeri, yaşlanıp bazı eylemleri yapamayacak duruma gelindiğinde daha iyi anlaşılır ve o günlere özlem duyulur.
- Gezen ayağa taş değer.
ANLAMI
Başı boş, amaçsız olarak gezen kişi bazı sıkıntılarla karşılaşabilir.
- Giden gelse dedem gelirdi.
ANLAMI
Öbür dünyaya giden insanları dünyaya geri dönmesi mümkün değildir. Aynı bu durum gibi kaçan bir fırsatın da geri gelmesi mümkün değildir.
- Göğe direk, denize kapak olmaz.
ANLAMI
Olmayacak işlerle uğraşmamak gerekir.
- Gönlün yazı var kışı var.
ANLAMI
İnsanoğlunun haletiruhiyesi değişiklik gösterebilir. İnsan bir şeye istekli olduğu haline gönlün yazı isteksiz olduğu haline ise gönlün kışı var denilir.
- Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.
ANLAMI
Gönül cam gibidir istemediği bir muameleye uğradığında kırılır ve eski halini almaz.
- Gönül ferman dinlemez.
ANLAMI
Gerçekten seven kişi kimseyi dinlemez ve kim ne derse desin sevdiğinden asla vazgeçmez.
- Gönül kimi severse güzel odur.
ANLAMI
Bizim güzel bulduğumuzu başkası güzel bulmayabilir ve herkes kimi severse en güzel kişi onun için o olur.
- Gönül kocamaz.
ANLAMI
İnsan yaşı ilerledikçe fiziksel olarak yaşlanır ama gönlü genç kalır.
- Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş.
ANLAMI
Gönülsüz olarak yapılan iş, genellikle iyi sonuçlanmaz.
- Görgülü kuşlar, gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki ne işler?
ANLAMI
Çocuk genellikle gördüğü şeyleri uygular, yetişkin birey çocuklarına yaptıklarıyla örnek olmalıdır çünkü ailesinde ne görüyorsa mutlaka onu yapacaktır.
- Görünen köy kılavuz istemez.
ANLAMI
Açık seçik ortada olan ve bilinen bir durum için açıklama yapmaya veya yol göstermeye gerek yoktur.
- Göz görmeyince gönül katlanır.
ANLAMI
Bize uzakta olan birinin acısına şahit olmadığımız zaman, çok fazla üzülmeyiz. Sevdiğimiz kişileri uzun zaman görmediğimizde gönül bu duruma alışıp sabreder.
- Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
ANLAMI
bk. Göz görmeyince gönül katlanır.
- Göze yasak olmaz.
ANLAMI
Meydanda olan bir olayı herkes izler. Bu durum engellenemez ve yasaklanamaz.
- Gözlüye gizli yoktur.
ANLAMI
Görmek isteyene hiçbir şey gizli değildir.
- Gülme komşuna gelir başına.
ANLAMI
Başkalarının zararına sevinen kişi, genellikle aynı şeyle karşılaşır. Kimsenin zararına sevinmemek gerekir hatta o kişiye destek olunmalıdır.
- Gülü seven dikenine katlanır.
ANLAMI
Gülün dikeni olduğu gibi her insanın da ufak tefek kusurları vardır. Bundan dolayı sevilen kişinin kusurları görmezden gelinip olduğu gibi kabul edilmelidir.
- Gün doğmadan neler doğar.
ANLAMI
Her şeyin bir çaresi vardır. Ümitsizliğe kapılmamalıyız.
- Gün varken davarını eve götür.
ANLAMI
her iş zamanında yapılmalıdır yoksa insan o işi yaparken daha çok zorlanır.
- Güneş balçıkla sıvanmaz.
ANLAMI
Gerçekleri gizlemek çok zordur. gizlenen gerçekler elbet bir gün açığa çıkar.
- Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.
ANLAMI
Dost, güvenilir insandır, onunla ölüme bile gidilir. Ancak hassas konularda ölçüsüz davranılırsa arada dostluk kalmaz.
- Güvenme varlığa düşersin darlığa.
ANLAMI
Hiçbir şey aynı durumda kalmaz ve değişebilir. Bundan dolayı eldeki varlığa güvenip savurganlık yapmamak gerekir.
- Güzün gelişi yazdan bellidir.
ANLAMI
Bir işin nasıl sonuçlanacağı onun öncesinde gerçekleşen olaylardan belli olur.
H
- Hacı hacıyı Mekke' de bulur.
ANLAMI
Aynı kafa yapısına sahip kişiler birbirlerini belirli yerlerde bulurlar.
- Hacı Mekke' de derviş tekkede.
ANLAMI
Kişiler bulunmaktan hoşlandıkları yerlere giderler.
- Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke'ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye.
ANLAMI
İnanılarak yapılmayan sırf gösteriş olsun diye yapılan işlerden olumlu sonuç almak pek de mümkün değildir.
- Haddini bilmeyene bildirirler.
ANLAMI
Kural tanımayan ve olur olmaz yerlerde her şeye karışan kişiler bu tutumundan dolayı mutlaka zarar görür. Ancak o zaman haddini bilmeyi öğretir.
- Hak deyince akan sular durur.
ANLAMI
Haklıyı haksızdan ayırırken yansız davranılırsa haksız olan kişi bunu içine sindirir ve kolayca kabullenir. Haklı olan kişinin hakkının teslim edildiği toplumlar huzur içinde yaşarlar.
- Hak gelince batıl gider.
ANLAMI
Adalet egemen olunca haksızlık, güzellik egemen olduğunda kötülük ve çirkinlik barınamaz.
- Haklı söz, haksızı Bağdat'tan çevirir.
ANLAMI
Haklı ve doğru olan söz kötü olan kişiyi dahi doğru yola getirir.
- Hamala semeri yük olmaz.
ANLAMI
Sorumlu olduğumuz kişilerin sorunlarıyla ilgilenmekten yüksünmemeliyiz. İşimizi yapabilmek için bize gerekli olan araçları taşımaktan kaçınmamalıyız.
- Hamama giren terler.
ANLAMI
Bir işe giren kişi, o işle ilgili olarak yaşayabileceği bütün güçlükleri göze almalıdır.
- Hamı tatlı, yetkini acı.
ANLAMI
Çocuk küçükken pek sorun yaratmaz. Hatta bulunduğu evin neşe kaynağı olur. Ama büyüdükçe sorunlar çoğalır ve aileye yük olmaya başlar.
- Hamam döven öküzün ağzı bağlanmaz.
ANLAMI
Çalışanların ürettiklerinden faydalanmaları doğal haklarıdır.
- Harman dövmek keçinin işi değil.
ANLAMI
Bir işi rastgele birine yaptırmayıp o işten anlayan birine yaptırmak gerekir.
- Harman sonu dervişlerindir.
ANLAMI
Derviş açgözlü değildir paylaşmanın sonunda ne kalırsa ona razı gelir.
- Hasta olmayan sağlığın kadrini bilmez.
ANLAMI
İnsan, bir şeyi yitirdiğinde onun kıymetini daha iyi anlar.
- Hataya döşek sorulmaz.
ANLAMI
Neye ihtiyacı olduğu belli olan kişilere " Buna ihtiyacın var mı?" diye sorulmaz.
- Hatasız kul olmaz.
ANLAMI
İnsan, hata yaparak öğrenir bundan dolayı hatasız ve kusursuz olan bir insan yoktur. Bir hata yaptı diye o insandan vazgeçmek olmaz. Ona hatasını düzeltmesi için fırsatlar verilmelidir.
- Hatır için çiğ tavuk yenir.
ANLAMI
İnsan istemediği ve sevmediği bir şeyi sevdiği ve değer verdiği kişinin hatırı için yapması durumunda bu atasözü kullanılır.
- Haydan gelen huya gider.
ANLAMI
Emeksiz kazanan para, çabuk tükenir hatta çoğu zaman da gereksiz şeylere harcanır.
- Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe.
ANLAMI
İnsan içinden çıkılamayacak gibi görünen sorunların üstesinden dahi konuşarak gelebilir.
- Hazıra dağlar dayanmaz.
ANLAMI
Hazırda olan birikmiş para ne kadar fazla olursa olsun elbet bir gün tükenir. Bundan dolayı paranın tükenmeyeceğini düşünerek yan gelip yatmamak gerekir ve çalışmak gerekir.
- Hekimden sorma çekenden sor.
ANLAMI
Bir hastalığın ağrısını ve sıkıntısını o hastalığı yaşayan kişi daha iyi bilir.
- Helâl kazanç ile yağlı pilav yenmez.
ANLAMI
Emek verilerek kazanılan parayla krallar gibi yaşamak olanaksızdır. Bu şekilde yaşayanların, parayı doğru yollardan elde etmedikleri düşünülür.
- Her ağaç kökünden kurur.
ANLAMI
Her toplumun kendine özgü kuralları ve gelenekleri vardır. Eğer toplum kendi geleneklerine bağlı kalmak yerine başka toplumlara özenirse yok olma riski vardır.
- Her ağaçtan kaşık olmaz.
ANLAMI
Herkes her işi yapabilecek bilgiye sahip olmayabilir. Herkesin kendine özgü becerileri ve yapabildiği iyi bir iş vardır. 2. İstenilen ürünü elde edebilmek için ona uygun malzeme tercih etmeliyiz.
- Her çok azdan olur.
ANLAMI
Eğer bir şeye sahip olmak istiyorsak küçük de olsa çalışmalar yapmalı ve hiç durmamalıyız.
BK. Damlaya damlaya göl olur.
- Her horoz kendi çöplüğünde öter.
ANLAMI
İnsanın, her yerde özellikle tanımadığı yerlerde sözü geçmez. İnsanın sözü geçerse tanıdığı ve yaşadığı yerde geçer.
- Her inişin bir yokuşu vardır.
ANLAMI
İnsanoğlunun hayatında iyi günler de kötü genler de olacaktır mühim olan yaşanılan olaylardan ders alıp önlemler almaktır.
- Her kaşığın kısmeti bir olmaz.
ANLAMI
Aynı işi yapan kişiler farklı sebeplerden dolayı aynı miktarda kazanç sağlayamayabilirler.
- Her ağacın meyvesi olmaz.
ANLAMI
Meyvesiz ağaçlar gibi yaşadığı topluma faydası olmayan insanlar da vardır.
- Her işte bir hayır vardır.
ANLAMI
İşler bazen istendiği gibi ilerlemeyebilir. Olumsuz bir sonuçla karşılaştığımızda üzülmek ve ah etmek yerine ders alıp bunda da bir hayır varmış diye düşünmek gerekir.
- Her koyun kendi bacağından asılır.
ANLAMI
Kişi kendi yaptığı hatalardan kendi sorumludur. Yanlış yapan bir kişi bunun yaptırımını eninde sonunda alır.
- Her kuşun eti yenmez.
ANLAMI
Bir insanın dış görünüşüne ya da bir iki hareketine bakarak ona istediğimizi yaptırabileceğimizi düşünmek yanlıştır. Bazı insanlar göründükleri gibi olmayabilirler.
- Her ne verirsen elinle o gelir seninle.
ANLAMI
Yardımsever insanların yaptıkları iyiliğin karşılıksız kalmayacağını bu dünyada olmazsa bile öbür dünyada mutlaka mükafatlandırılacağını ifade etmek için kullanılan bir atasözüdür.
- Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür.
ANLAMI
Herhangi bir eşyanın eskisi yerine daha çok yenisi tercih edilir. Dostun ise eskisi makbuldür çünkü eski dost güvenilir olduğunu ispatlamış kişidir.
- Her taş baş yarmaz.
ANLAMI
Korkmamız gerektiğini düşündüğümüz şeyler aslında korkulacak kadar ciddi bir şey olmayabilir.
- Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
ANLAMI
Her insanın herhangi bir işi kendine göre halletme yöntemi vardır.
- Her yüze güleni dost zannetme.
ANLAMI
Yüzümüze karşı iyi davranan insanlar, bizim hakkımızda kötü şeyler düşünüyor olabilir. Bu tarz insanlar çıkarları gereği de insanın yüzüne dost görünebilir ancak işi bittiğinde gerçek yüzünü gösterir.
- Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez.
ANLAMI
İşimizi yapabilmek için yararlandığımız dış etkenler, bazen beklenen biçimde olmayabilir. Bundan dolayı her zaman önlemlerimizi almalıyız.
- Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz.
ANLAMI
Bazı işleri herkes yapabilir ancak o işte usta olan kişi kadar yapamaz.
- Herkesin aklı bir olsa koyun gütmeye çoban bulunmaz.
ANLAMI
İnsanlar yetenek ve akıl bakımından aynı olsalardı herkesin yapmaya tenezzül etmediği işleri yapmaya birileri bulunmazdı.
- Herkesin geçtiği köprüden sen de geç.
ANLAMI
Birçok konuda farklı davranmak ve düşünmek doğaldır ancak bazı durumlarda toplum huzuru için uyum sağlamak gerekir.
- Herkesin tenceresi kapalı kaynar.
ANLAMI
İnsan, bazı sıkıntılarını saklar ve kimseye söylemez.
- Hırsıza kilit olmaz.
ANLAMI
hırsız, kilidi umursamaz hırsızın çekindiği durum yakalanmaktır. Kötü işlere mani olmak için daha caydırıcı cezalar verilmelidir.
- Hırsız evden olursa mandayı bacadan aşırır.
ANLAMI
Ailenin içerisinde yer alan kötü niyetli kişi, diğerlerine göre daha tehlikelidir ve amacına da daha kolay ulaşır.
- Hile ile iş gören, mihnet ile can verir.
ANLAMI
Herhangi bir işin üstesinden haksızlıklar yaparak ya da insanların canını yakarak gelen kişinin acılar içinde kıvranarak öleceğine inanılır.
- Hocanın dediğini yap yaptığını yapma.
ANLAMI
Uzman olan kişilerin söylediklerini dikkate alıp uygulamak gerekir ancak yaptıklarını yapmamak gerekir. Örneğin tütün ürünleri tüketen bir doktor sigara içmenin zararlı olduğunu söyler söylediği doğrudur fakat yaptığı söylediğinin tam tersidir.
- Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
ANLAMI
Bir insan, yaşadığı ve düzenini kurduğu yerden veya eriştiği bir makamdan ayrılırken gözü arkada kalır.
- Horozu çok olan köyün, sabahı geç olur.
ANLAMI
Herhangi bir işte karışan kişi çok olursa o iş ya hiç gerçekleşmez ya da güç olur.
- Huylu huyundan vazgeçmez.
ANLAMI
Huy doğuştan gelen bir özelliktir. Bundan dolayı değişmesi çok zordur.
I
- Irak yerin haberini kervan getirir.
ANLAMI
Elektronik cihazlar yokken uzak yerlerdeki haberleri kervancılar anlatırmış.
- Irgat gibi kazan, bey gibi ye.
ANLAMI
Para kazanmak kolay değildir ve insanlar çok zorlanır. Hakkıyla kazandığımız parayı da gönül rahatlığıyla istediğimiz gibi harcayabiliriz.
- Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
ANLAMI
Ortada tehlikeli bir durum varken o işte ekip başı veya yöntem değiştirilmez.
- Isıracak it dişini göstermez.
ANLAMI
Kötülük yapacak olan kişi niyetini belli etmeden sinsice yaklaşır. Kötülük yapmak için uygun zamanı bekler.
- Isıramadığın eli öp de başına koy.
ANLAMI
Baş edemediğimiz ve işinde iyi olan kimseyi takdir etmeliyiz.
- Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz.
ANLAMI
Daha önce başından kötü bir olay geçiren kişi aynı durumla karşılaştığından ondan korkmaz çünkü artık bu kötü duruma alışmıştır.
İ
- İbadet de gizli, kabahat de
ANLAMI
Eğer birine iyilikte bulunuyorsak bunu gizli bir şekilde yapmamız gerekir. Çünkü iyiliğin gizlisi makbuldür. Bazı kötü alışkanlıklardan veya zevklerinden vazgeçemeyenlerin, bunları ulu orta yerde yapmaması gerekir. Eğer ulu orta yapılırsa o kişi insanların gözünde küçülür.
- İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır.
ANLAMI
Acı vereceğini düşündüğümüz ya da hoşlanmadığımız bir davranışı insanlara yaşatmamalıyız. Eğer illa yapmak istiyorsak onu önce kendimizde uygulayıp empati kurmalıyız ve yapılan şeyden hoşlanmıyorsak başkası da da yapmamalıyız.
- İki aslan bir posta sığmaz.
ANLAMI
Bir işte, aynı görevde yer alan iki kişi bulunmaz eğer bulunursa kargaşalık yaşanır.
- İki at bir kazığa bağlanmaz.
ANLAMI
Karakterleri farklı olan kişilerin, geçinmesi ve anlaşması zordur. Aynı zamanda iki kişinin aynı işi yönetmesi de zor olur.
- İki baş bir kazanda kaynamaz.
ANLAMI
Dünya görüşleri farklı olan iki kişi, pek çok konuda anlaşamazlar.
- İki cambaz bir ipte oynamaz.
ANLAMI
1. Kurnazlıkta eşit olan iki kişi birbirini kandıramaz. 2. Kötü niyetli olan iki kişi, aynı yerde fırıldak çeviremez. Bu kişiler ya birlikte hareket ederler ya da yapmak istediklerini yapamazlar.
- İki çıplak bir hamama yakışır.
ANLAMI
Evlenecek olan çiftlerin birinden birinin durumu iyi olmalıdır yoksa o evlilik çok yürümez.
- İki deliye bir akıllı.
ANLAMI
İki delinin herhangi bir konuda anlaşması mümkün değildir. İki delinin anlaşması araya akıllı birinin girmesiyle mümkün olur.
- İki dinle bir söyle.
ANLAMI
Çok konuşan hata yapabilir ama dinlemesini bilen çok şey öğrenir. Bundan dolayı az konuşup çok dinlemek gerekir.
- İki el bir baş içindir.
ANLAMI
Bir insan ancak çalışarak kendini görebilir. Başka insanların da geçimine katkı sağlayabilmesi mümkün değildir.
- İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.
ANLAMI
Sevenler için zenginlik çok da önemli değildir. Seven kişi yoksulluk içinde de mutluluğu yakalayabilir.
- İki kardeş savaşmış, ebleh buna inanmış.
ANLAMI
Kardeşler arasındaki kavga geçicidir ve kısa süre sonra barışırlar. İki kardeş arasındaki kavgaya güvenip de kötü niyet eden kişiler yanılırlar ve bu durum aptallara mahsustur.
- İki testi tokuşunca biri elbet kırılır.
ANLAMI
Ortada bir kavga varsa taraflardan biri mutlaka kaybeder.
- İnsan doğduğu yerde değil doyduğu yerde.
ANLAMI
İnsan nüfusunun hızla çoğalması, insanların doğduğu topraklarda geçinmesini zorlamıştır bu yüzden insanlar geçimlerini sağlayabilmek adına yaşadıkları toprakları terk edip başka memleketlere göç etmişlerdir.
- İnsan insanın şeytanıdır.
ANLAMI
Bir insanı yoldan çıkaran yine başka bir insandır. Bundan dolayı kötü alışkanlıkları olanlardan uzak durmak gerekir.
- İnsan kendini beğenmese çatlar.
ANLAMI
Kendini beğenmeyen insan olmaz. İnsanın kendini beğenmesi, aşırıya kaçmamak ve insanlara tepeden bakmamak şartıyla ruh sağlığı için gerekli bir durumdur.
- İnsan kıymetini, insan bilir.
ANLAMI
Bilgili, kültürlü ve arif kişiler, insana değer verirler.
- İnsan sözünden hayvan yularından tutulur.
ANLAMI
Yularından tutulan hayvan, istenilen yere gider. Çünkü hayvan yulara bağlıdır. İnsanı da verdiği söz bağlar. Kişilik sahibi bir insan, verdiği sözü tutar ve tutmalıdır.
- İnsanın adı çıkacağına canı çıksın.
ANLAMI
Haklı veya haksız yere, insanın adı bir defa kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları da o gözle değerlendirilir.
- İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.
ANLAMI
Bir insanın kılık ve kıyafetine bakarak hüküm verilmemelidir. Karşıdaki kişinin bazı hal ve hareketlerine de bakarak hüküm verilmelidir.
- İnsanın suyu bir, huyu bindir.
ANLAMI
İnsanlar şekil olarak birbirlerine benzerler ama huy olarak hepsi farklıdır.
- İnsanın söylemezinden, suyun şarlamazından korkulur.
ANLAMI
Sessiz ve sakin duran insanlar göründüğü gibi olmayabilirler. Sessiz akan su, sele dönüştüğünde her şeyi sürükleyerek götürür. Aynı sessiz akan su gibi sessiz insan da herhangi bir durum karşısında beklenmedik sert bir tepki verebilir.
- İp koptuğu yerden bağlanır.
ANLAMI
Düzeltilmesi gereken bir durumun öncelikle nedenini belirlemek gerekir ve daha sonra düzeltmek gerekir.
- İsin yanına varan is, misin yanına var mis kokar.
ANLAMI
İyi insanlarla düşüp kalkan kişiler iyi işler, kötü insanlarla muhatap olan kişiler ise kötü işler içerisine girer.
- İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
ANLAMI
Güzel şeyler söyleyen güzel söz, Kötü şeyler söyleyen ise kötü söz duyar.
- İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
ANLAMI
İnsan başkasından bir şey istemeye utanır ama mecbur olduğu için utana sıkıla ister. Bu yüzden imkanı olan kişi, Kendisinden istenen şeyi vermez ya da yapmazsa ayıp etmiş olur.
- İşine hor bakan, boynuna torba takar.
ANLAMI
İşine önem vermeyen kişi giderek para kazanamaz olur. Yaşamını sürdürmek için de dilenmek zorunda kalır.
- İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına.
ANLAMI
Her tutulan iş iyi sonuçlanmayabilir önemli olan başlanan işin bitirilmesidir. Sonuç kötü olursa dövünmenin yararı olmaz. Sonuç iyi olursa sevinmememiz için bir sebep olmaz.
- İş insanın aynasıdır.
ANLAMI
işine bağlı ve işini iyi yapan insanların diğer huyları da iyidir.
- İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
ANLAMI
Şahit olan kişi, mahkemeye gide gele işinden olur. Kefil olan kişi, kefil olduğu kişi borcunu ödemezse ödemek zorunda kalır.
- İşleyen demir ışıldar.
ANLAMI
Çalışan kişi, çalıştıkça ustalaşır. Hem kendine hem de çevresine yararlı olur.
- İş olacağına varır.
ANLAMI
Bazı işler, koşullar el verdiği sürece gelişir. Zorlamak boşunadır.
- İşten artmaz, dişten artar.
ANLAMI
İnsan çok kazansa bile tutumlu olmadıkça para artıramaz.
- İt ağzını kemik tutar.
ANLAMI
Kemik verilen it, nasıl havlamayı keserse çıkarcı olan kişi de bir şeyler verilse susar.
- İt itin kuyruğuna basmaz.
ANLAMI
Kötü kişiler birbirlerini tanırlar, birbirlerine zarar vermekten ve birbirlerinin yolunu kesmekten çekinirler.
- İyilik et denize at, balık bilmezse halik bilir.
ANLAMI
İyilik yerde kalmaz yeter ki iyilik yapalım. Bunu iyilik edilen kişi takdir etmezse Allah takdir eder ve bizi bir şekilde ödüllendirir.
- İyilik iki başlı olur.
Tek taraflı olarak yapılan iyilik insanı bir zaman sonra usandırır veya iyilik yapılan kişiyi mahcup eder. Bundan dolayı her şey karşılıklı olarak elbirliğiyle yapılmalıdır.
- İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir.
ANLAMI
Allah, düzelmesini istediği hasta veya iş için neye ihtiyaç varsa veya çare olacak her kimse, onun orada bulunmasını sağlar. Böylelikle durum düzelmiş olur.
K
- Kaçan balık büyük olur.
ANLAMI
Elden kaçırılan fırsat insanın gözüne büyük gelir.
- Kaçanın anası ağlamamış.
ANLAMI
Kötü bir ortamda arkadaşlar edinip başı belaya girmeyen kişinin, anası ağlamaz.
- Kadı anlatışa göre fetva verir.
ANLAMI
Kadı, olayı taraflardan ve tanıklardan dinler ve buna göre fetva verir. Bu yüzden haklı olan kişi kendini iyi ifade edebilmeli aynı zamanda tanık olan kişiler de olayı tarafsız ve yalansız anlatır.
- Kadının fendi, erkeği yendi.
ANLAMI
Kadınlar, erkeklere göre daha ince düşüncelidir. Bundan dolayı kurnazlıkta erkeklerden daha ön plandadır.
- Kadın var arpa ununu aş eder, kadın var buğday ununu keş eder.
ANLAMI
Bu atasözümüz " Yuvayı dişi kuş yapar." atasözümüzle paralellik gösterir. Yokluk içinde yetişen kişiler imkanı olmadığı için az bulunan bir şeyden dahi çok şey üretebilir. İşe yaramayan çul ve çaputtan giysiler yapar. Bazı kişilerse beceriksiz olduğu için elinde imkanlar olmasına rağmen farklı şeyler üretemez.
- Kaldın mı oğul eline, müdara eyle geline.
ANLAMI
Evde işleri çekip çeviren kadındır. Bundan dolayı oğluna muhtaç olan anne, aslında gelinine muhtaç olmuş olur ve gelinine karşı hoşgörülü olmak zorundadır.
- Kalp kalbe karşıdır.
ANLAMI
İnsan, sayıldığını ve sevildiğini hisseder. kendini sevip sayana karşılık verir.
- Kanaat gibi devlet olmaz.
ANLAMI
Elinde bulunanla yetinen ve durumundan hoşnut olan kişi, daha mutlu olur.
- Kanatsız kuş olmaz.
ANLAMI
Her başarılı insanın arkasında, ona destek olan biri ya da birileri vardır.
- Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar
ANLAMI
Kötülük, kötülük yapılarak çözülmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır. İntikam almak medeniyetten uzak cahil kişilerin işidir.
- Kan kus, "kızılcık şerbeti içtim" de.
ANLAMI
İnsanlar, dünyada karşılaştıkları üzücü olaylar karşısında mutsuz olup acı çekebilirler. Çektiğimiz her acıyı söylemek zorunda değilizdir. Çünkü kötü kalpli olan insanlar bizim üzüntümüzden mutlu olabilirler.
- Kara gün, kararıp kalmaz.
ANLAMI
Kötü günler kalıcı değildir mutlaka güzel günlere ulaşılır.
- Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş.
ANLAMI
Kardeşler arasında tartışmalar sonucunda dargınlıklar olabilir. Bu durum gelip geçicidir.
- Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister ne onduğunu
ANLAMI
Kardeş, kardeşinin kötü olmasını da kendinden iyi olmasını da ister.
- Kâr eden ar etmez.
ANLAMI
Helal ya da yasal yollardan kazanılmış paradan utanılmaz ancak gurur duyulur.
- Karga kekliği taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü şaşırmış.
ANLAMI
Başkalarını taklit etmek doğru değildir en güzeli olduğun gibi görünmektir. Taklit, insana doğallığını kaybettirir.
- Karga yavrusuna bakmış, " Benim ak pak yavrum" demiş.
ANLAMI
Herkesin kendisine ait olan şey çirkin de olsa ona güzel görünür.
- Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar.
ANLAMI
Karınca kışın çalışamadığı için yazın çok çalışıp kış için hazırlık yapar. İnsanlar da yaşlandığında ya da hastalandığında çalışamaz bundan dolayı insanın en başında bu ihtimalleri düşünüp iyi gününde çalışıp birikim yapması gerekir.
- Kasavetsiz ağız, anahtarsız açılır.
ANLAMI
İşler tıkırında olup üzüntüsü olmayan kimse, rahatça konuşur.
- Katrandan olmaz şeker olsa da cinsine çeker.
ANLAMI
Kolay kolay değiştirilmeyen soydan gelen özellikler vardır. Kötü soydan gelen kişi, akıllı, uslu görünse de yeri geldiğinde cinsi gibi yakışıksız davranır.
- Kavurga karın doyurmaz.
ANLAMI
İnsanın birçok ihtiyacı vardır. tek bir ihtiyacını karşılayabilen ama diğer ihtiyaçlarını karşılayamayan insan mutlu olamaz.
- Kaynayan kazan kapak tutmaz.
ANLAMI
İnsanın içinde yaşadığı duygular her ne kadar bastırılırsa bastırılsın mutlaka bir gün bir şekilde açığa çıkar.
- Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
ANLAMI
Büyük çıkarların olduğu veya beklendiği durumlarda küçük fedakarlıklar yapılabilir.
- Kedinin boynuna ciğer asılmaz.
ANLAMI
Bir kimseye kullanıp zarar vereceği veya kendine mal edeceği bir şeyi emanet etmek doğru değildir.
- Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı.
ANLAMI
Hain kişi, yakalanmaktan korkmasa ve gücü yetse çevresinde zarar vermedik insan bırakmaz.
- Kedi uzanamadığı ciğere pis dermiş.
ANLAMI
Bazı kişiler elde edemedikleri şeyleri kötü göstermek için bahaneler üretirler.
- Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır.
ANLAMI
Çaresiz kalan kişi, kurtulmak için her yola başvurur ve kurtulamazsa da saldırıya geçer.
- Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur.
ANLAMI
Varlığında değersiz olan şeyler, yok olduğunda kıymetlenir.
- Kelin ilacı olsa kendi başına sürer.
ANLAMI
Kendi işini hâlledemeyen bir kişiden aynı durum için yardım istenmez.
- Kelin ayıbını takke örter.
ANLAMI
Mevki sahibi ve zengin olan kişinin kusurları görmezden gelinir ve önemsenmez.
- Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz.
ANLAMI
Düzgün bir şekilde terbiye almayan kişi belli bir süre ne kadar nazik davranırsa davransın nihayetinde kabalaşır.
- Keserin tıkırtısı gündeliğe göredir.
ANLAMI
İnsan, emeğinin karşılığını alabiliyorsa istekli alamıyorsa isteksiz çalışır.
- Keskin sirke küpüne zarar.
ANLAMI
Öfkeli ve sert kimsenin zararı kendisinedir.
- Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
ANLAMI
İnsan çevresinde yer alan arkadaşlarından etkilenir ve iyi ya da kötü huylarını kapar.
- Kırk hırsız, bir çıplağı soyamamış.
ANLAMI
Parası pulu olmayan birinden kimse bir şey çalamaz.
- Kırkından sonra azanı teneşir paklar.
ANLAMI
Yaşlandığı halde yaşının insanı olmayan ve azgınlık yapan, ölmedikçe iflah olmaz.
- Kırk gün taban eti, bir gün av eti.
ANLAMI
Avcılar her ava gittiklerinde avlanamazlar ve çoğu zaman elleri boş dönerler. Bunun gibi bazı işlerin olumlu sonuçlanması için sabretmek gerekir.
- Kırk yıl kıran olmuş eceli gelen ölmüş.
ANLAMI
İnsanın eceli gelmedikçe her ne olursa olsun ölmeyeceğine inanılır. Ölümün Allah'ın takdiri olduğuna inanılır.
- Kırk yıllık yani, olur mu kâni.
ANLAMI
İyi huylu, yardımsever ve dürüst bir kişi aradan ne kadar zaman geçerse geçsin kolay kolay değişmez.
- Kısa günün kârı az olur.
ANLAMI
Kısa bir zaman diliminde yapılan işte kazanç az olur. Bundan dolayı kısa zamanda elde edilen kazanç uzun zaman diliminde elde edilen kazanca göre daha az olur.
- Kısmet gökten zembille inmez.
ANLAMI
Durduk yere çalışıp çabalamadan para kazanılmaz, bir şey elde edilemez.
- Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar.
ANLAMI
Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın kaderinde ne varsa ancak ona ulaşır.
- Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya.
ANLAMI
Evlenme çağına gelmiş kız, uyaran büyükleri olmazsa uygun olmayan birileriyle evlenebilir.
- Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimisi bulamaz içmeye.
ANLAMI
Herkes içinde bulunduğu şartlardan dolayı başka şeylere ihtiyaç duyar.
- Kimse ayranına ekşi demez.
ANLAMI
Herkes sattığı malı, kendi tutumunu ve kendi işini över.
- Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz.
ANLAMI
İnsan, kendi çevresinde olan kişilere yeterince değer ve önem vermez.
- Kişinin Çektiği dili belasıdır.
ANLAMI
Kişinin düşünüp taşınmadan ettiği laflar, başını derde sokabilir.
- Kol kırılır yen içinde, baş kırılır fes içinde kalır.
ANLAMI
Zaman zaman aile içerisinde tatsızlıklar yaşanabilir. Bunu dışarıya yansıtmamak ve bir an önce çözüme kavuşturmak gerekir.
- Komşu hakkı, tanrı hakkıdır.
ANLAMI
Komşu, pek çok konuda başvurulacak ilk kişidir. Komşularla iyi geçinmek elde olanı onlardan esirgememek gerekir. Komşu hakkını gözetmek Allah'ın buyruğudur.
- Komşu iti komşuya ürümez.
ANLAMI
Yasa dışı işler yapan kişi bile komşusuna zarar verecek bir davranışta bulunmaz.
- Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
ANLAMI
Evde eksik olan bir şey olabilir ve o an istenecek tek yer komşu kapısıdır. Komşular pek çok şeyde birbirine muhtaçtır.
- Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür.
ANLAMI
Başka bir kimsenin malı, insana daha değerli gelir.
- Korkak bezirgûn ne kâr eder, ne zarar.
ANLAMI
İş yapmaya korkan tüccar, kendisini zarardan korumuş olur ancak kazanç da sağlayamaz.
- Korkunun ecele faydası yoktur.
ANLAMI
İnsan yalnızca korkmakla başına gelecek kötülüğü engelleyemez.
- Koyun can derdinde, kasap et derdinde.
ANLAMI
Bakasının zararını düşünmeyen hatta bu durumda kendi kârını düşünen insanlar vardır.
- Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
ANLAMI
İstenilen nitelikte bulunamayınca onun yerine daha düşük kalitede bir şey bulunur ve ona razı olunur.
- Köpeğe gem vurma kendisini at sanır.
ANLAMI
Hak etmediği halde, değer verilen kişi, aslı var sanır ve şımarır. Bundan dolayı kimseye hak etmediği değeri vermemek gerekir.
- Köpek ekmek yediği kapıyı tanır.
ANLAMI
Köpek hayvan olduğu halde beslendiği evi tanır ve ona göre davranır. İnsanların da iyilik gördükleri kapıları unutup ihanet etmemelidir.
- Köpeksiz kapıya kurt girer.
ANLAMI
Koruyucusu olmayan yere düşman girer.
- Köpek suya girmeyince yüzmeyi öğrenemez.
ANLAMI
Zor duruma düşen bir insan, bu durumdan nasıl kurtulacağını bizzat deneyerek ve yaşayarak öğrenir. Ve bu öğrendiklerinden insana çok şey kalır.
- Köpek sürünmekle etek kesilmez.
ANLAMI
Güvenilir olmayan insanların sözüne bakılarak değer verdiğimiz insanlar hakkında hüküm veremeyiz. Aynı zamanda bu tarz insanların lafına bakarak değer verdiğimiz insanlar hakkında olumsuz sözler söylememeliyiz.
- Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
ANLAMI
Kişi, işini gördürünceye kadar yardım gördüğü kişiye iyi davranır.
- Kör bile bir daha düştüğü çukura düşmez.
ANLAMI
Yaşanan her kötü olaydan dersler alınmalıdır ki bir daha aynı hataya düşmeyelim.
- Körler memleketinde şaşılar padişah olur.
ANLAMI
Cahil kişilerin arasında, az çok bir şeyler bilen biri sözünü orada dinletir ve orada baş olur.
- Körle yatan şaşı kalkar.
ANLAMI
Kötü kişilerle arkadaşlık eden kişi, bir kötülüğe bulaşmasa dahi kötü bir alışkanlık edinir.
- Körün istediği bir göz, ikisi olursa ne söz.
ANLAMI
İnsan çok istediği bir şeye kavuştuğunda sevinir. İstediğinden fazlası gerçekleşirse daha da çok sevinir.
- Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek.
ANLAMI
Başkalarının kusurlarıyla alay eden birinin, başkalarıyla alay etmesi için hiçbir kusuru olmaması gerekir.
- Kötü komşu insanı mal sahibi eder.
ANLAMI
Kötü komşu, aldığını beğenmez ama geri de vermez. Bir şey istediğinde de vermez verse bile kafaya kakar ve insanı pişman eder. Bundan dolayı insan böyle bir komşuya sahip olduğu için ihtiyacı olan şeyi evine alır ve böylece birçok mala sahip olur.
- Kötü söyleme eşine zehir katar aşına.
ANLAMI
Eşine kötü davranan bunun zararını görür. Kötü davranılan eş, hiçbir şey yapmasa da o evde dirlik ve düzen kalmaz.
- Kul azmayınca hak yazmaz.
ANLAMI
İnsan, doğru yoldan ayrılmadıkça Allah onu cezalandırmaz. Allah doğru yoldan ayrılanları cezalandırır.
- Kul sıkılmayınca Hızır yetişmez.
ANLAMI
İyi niyetle çalışırken sıkıntıya düşen kişilere, Allah'ın Hızır'ı göndererek yardım etmesini sağladığına inanılır.
- Kurt dumanlı havayı sever.
ANLAMI
Kötü niyetli kimse, insanların mutsuz ve zor zamanlarında daha mutlu olur. Böylece eline fırsat geçmiş olur.
- Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
ANLAMI
Eski konumunu yitiren insan, kendini bilmez kişilerce alaya alınarak aşağılanır.
- Kurt tüyünü değiştirir huyunu değiştirmez.
ANLAMI
Kötü kişi, kılık kıyafetiyle değişmiş gibi görünse de asla değişmez.
- Kuru gayret çarık eskitir.
ANLAMI
Bir işi başarıyla tamamlamak için planlı bir şekilde ilerlemek gerekir. Aksi halde başarısız olunur ve emekler boşa gider.
- Kuru laf karın doyurmaz.
ANLAMI
Çalışıp çabalamadan sadece konuşmakla para kazanılmaz.
- Kurunun yanında yaş da yanar.
ANLAMI
Suçluyla suçsuzun ayrılmasının güç olduğu durumlarda, suçsuz da suçluymuş gibi zarar görür.
- Kuşu kuşla avlarlar.
ANLAMI
Kötü niyetli kimse, bir insanı arkadaşını ya da en yakınını kullanarak tuzağa düşürür.
- Kutlu gün doğuşunda bellidir.
ANLAMI
Bazı işlerin, iyi gidip gitmeyeceği işe başlanır başlanmaz belli olur.
- Küheylan at, çul içinde de bellidir.
ANLAMI
Değerli kişi, çul bile giyse söz ve davranışları ile kendini belli eder.
- Külhancılığın beyliği hamamcılık demişler.
ANLAMI
Başı boş gezen veya önemsiz işlerle uğraşan kişi ileri gidemez. Olsa olsa değersiz işlerle uğraşan kişilere baş olur.
L
- Laf lafı açar.
ANLAMI
Bir konu üzerine konuşulurken sohbet başka konular da açıldıkça uzar da uzar.
- Lafla peynir gemisi yürümez.
ANLAMI
Konuşarak zaman kaybetmeyip bir an önce yapılması gereken işi yapmak gerekir.
- Laf torbaya girmez.
ANLAMI
Söylenen bir sözü, söylenmemiş saymakla durum düzelmez.
- Latife latif gerek.
ANLAMI
Şaka yaparken bile incelikten ayrılmamak gerek.
- Leyleğin ömrü laklaka ile geçer.
ANLAMI
Boş ve tembel kişi, boş ve anlamsız konuşarak vakit geçirir.
- Lokma karın doyurmaz, şefkat arttırır.
ANLAMI
Bir kimseye küçük bir ikramda bulunmak insanın karnını doyurmaz ancak aradaki bağlılığı arttırır.
M
- Mahkeme kadıya mülk değil.
ANLAMI
Devlet bünyesinde önemli bir göreve verilen kişi, halka tepeden bakmamalı ve görevini hakkıyla yerine getirmelidir. Aynı zamanda ona verilen bu görevin vakti geldiğinde ondan alınacağını da bilmelidir.
- Mal adama hem dost hem düşmandır.
ANLAMI
Malı mülkü olan kişi parasını ihtiyaçlarına göre harcarsa mutlu olur ancak elindeki parayı kumara veya başka pis işlere harcayan kişinin başına kendi parası bela olur.
- Mal canı kazanamaz, can malı kazanır.
ANLAMI
İnsan, sağlığı yerinde olduğu sürece mal ve mülk sahibi olur. Para insana sağlık satın alamaz. Kısacası insanın sağlığı yerinde olduğunda diğer şeylerin önemi kalmaz.
- Mal canın yongasıdır.
ANLAMI
İnsan çok emek harcayarak kazandığı şeyleri kaybettiğinde canı yanmışçasına üzülür.
- Malını yemesini bilmeyen zengin, her gün züğürttür.
ANLAMI
Para, her türlü ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için kazanılır. Çok parası olduğu halde ihtiyaçlarını alıp parasını harcamayan kişinin züğürtten farkı kalmaz.
- Mal malamatı örter.
ANLAMI
Zengin olan kişinin kusurları ya da ayıpları çok önemsenmez.
- Malı ongun olanın, adı angın olur.
ANLAMI
Varlıklı olan kişi herkes tarafından tanınıp bilinir.
- Mart ayı, dert ayı.
ANLAMI
Mart ayı, ilkbaharın ilk ayı olarak bilinse de ilkbahar mevsimi gibi geçmez. Kimi zaman bahar kimi zaman da kış özelliği gösterir bundan dolayı herkesin hastalanmasına sebebiyet verir.
- Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
ANLAMI
Mart ayında bazen öyle bir kış olur ki insanlar dışarı çıkmakta dahi zorlanırlar. İnsan dışarı çıkamadığı gibi ısınmakta da zorlandığı için evde ne bulursa onu yakar.
- Maşa varken elini ateşe sokma.
ANLAMI
Tehlikeli veya zarar görebileceğimiz bir işi hallederken zarar görmeyeceğimiz bir şekilde halledebiliyorsak o şekilde yapmalıyız.
- Mayasız yoğurt tutmaz.
ANLAMI
Yapılacak her iş, az çok sermaye ister.
- Mazlumun ahı, tahttan indirir şahı.
ANLAMI
Haksızlığa uğrayan kişinin ahı, mutlaka tutar. Haksızlık yapan kişi, büyük mevki sahibi olsa bile yaptıklarının cezasını er ya da geç çeker.
- Meramın elinden bir şey kurtulmaz.
ANLAMI
İstekli ve kararlı olan kişinin elinden hemen hemen başaramayacağı iş olmaz.
- Merdiven basamak basamak çıkılır.
ANLAMI
Erişilmek istenen yere emin adımlarla yavaş yavaş çıkılır.
- Merhametten maraz doğar.
ANLAMI
İyi niyetli ve merhametli olan kişi, bu özelliklerinden dolayı, değer bilmez biri tarafından acınacak duruma düşürülür.
- Meyhaneciden şahit istemişler, bozacıyı göstermişler.
ANLAMI
Yanlış işler yapan kişi, haklı çıkmak için şahit olarak kendisi gibi yanlış kişileri gösterir.
- Meyveli ağacı taşlarlar.
ANLAMI
Bazı beceriksiz ve kıskanç kişiler, bilgili ve hünerli birini kötüleyebilirler.
- Mezar taşı ile övünülmez.
ANLAMI
Eski başarılarla övünmenin önemi yoktur. Önemli olan şu an ne yapıldığıdır.
- Mızrak çuvala sığmaz.
ANLAMI
Gerçekler ne kadar saklanmaya çalışılırsa çalışılsın mutlaka bir gün ortaya çıkar.
- Minare de doğru ama içi eğri.
ANLAMI
İnsanlar, çoğu kez göründükleri gibi değildirler. Görünüşe aldanmamak gerekir. İyi görünen ya da kendini böyle gösteren çok kötü kişi olduğu gibi, sert ve kaba görünümlü ama aslında altın kalpli kişiler de vardır.
- Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
ANLAMI
Kolay kolay gizlenmeyecek kadar büyük bir yolsuzluk yapan kişi ya da kişiler, yakalanmamak için önlemler alır.
- Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır.
ANLAMI
Bir işi yapmamış kişi, yapılan işin ne tür zorluklarla gerçekleştirildiğini anlayamaz ve kolayca yapıldığını sanar.
- Mirî malı balık kılçığıdır yutulmaz.
ANLAMI
Devlet malı milletin ortak malıdır. Kimsenin onu gasbetmeye hakkı yoktur. Devlet malını gasp edenler iflah olmaz.
- Misafir ev sahibinin kuzusudur.
ANLAMI
Misafirin, misafir olduğu evin kurallarına uyması ve ev sahiplerine fazla yük olmaması gerekir.
- Misafirin umduğu, ev sahibine iki öğün olur.
ANLAMI
Misafir olanaklara göre ağırlanır. Misafir beklentileri gibi karşılanırsa tek öğünde iki öğünlük yemek yenir.
- Misafir kısmeti ile gelir.
ANLAMI
Müslümanlar, misafirleri Tanrı misafiri olarak görürler. Misafirin geldiği eve bereket getireceğine ve yük olmayacağına inanılır.
- Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
ANLAMI
Misafirin ikram edilenle yetinmesi ve özel olarak bir şey istememesi gerekir. Bir şe istemesi görgüsüzlük olur.
- Muhabbet iki baştan olur.
ANLAMI
Sevgi ve saygı ancak karşılıklı olursa iki tarafı memnun eder.
- Mum dibine ışık vermez.
ANLAMI
Mevki sahibi veya güçlü kişiler, çeşitli sebeplerden dolayı yakınlarını kayırmaktan çekinir.
- Mühür kimdeyse Süleyman odur.
ANLAMI
Bir işte yetki kimdeyse emir verme hakkı da ondadır.
- Mürüvvete endaze olmaz.
ANLAMI
İyiliğin, güzelliğin hayra ve barışa yönelik iş yapmanın ölçüsü de sonu da olmaz.
N
- Namaza meyli olmayanın ezanda kulağı olmaz.
ANLAMI
İnsan yapmak istemediği ya da merak etmediği bir işin ayrıntılarını merak etmez.
- Ne doğrarsan aşına o çıkar aşına.
ANLAMI
Çok çalışanın kazancı çok, az çalışanın kazancı az olur.
- Ne ekersen onu biçersin.
ANLAMI
Tarlasına buğday eken buğday, arpa eken arpa kaldırır. Bunun gibi, insan nasıl davranırsa öyle karşılık görür. İyilik yapan, iyilik; kötülük yapan kötülük bulur.
- Nefesine güvenen borazancı başı olur.
ANLAMI
Başarabileceğine inanan her insan, büyük işlere girmelidir.
- Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
ANLAMI
Gelecekte ne olacağı belli olmaz. Çünkü dünyadaki her şey geçicidir. İnsan bugünkü konumuna güvenip "Ne oldum" dememeli "ne olacağım" demelidir. Aynı zamanda insan kötü günler için de önlem almalıdır.
- Nerde birlik orda dirlik.
ANLAMI
Birlikten kuvvet doğar. Birlikte pek çok işin üstesinden gelinir.
- Nerde hareket, orda bereket.
ANLAMI
Hareket olan yerde yani üretim ve çalışmanın çok olduğu yerde üretim bol olur.
- Ne verirsen elinle, o gider seninle.
ANLAMI
Yaşarken yapılan iyiliklerin karşılığının öbür dünyada alınacağına inanılır.
- Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl.
ANLAMI
Ne gereğinden fazla güç gösterip kimseyi ez, ne de kendine saygısızlık edilmesine izin ver.
- Nikahta keramet vardır.
ANLAMI
Nikahlanıp evlenenlerin, gün geçtikçe birbirlerini daha iyi tanıyıp daha çok seveceklerine inanılır.
- Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur.
ANLAMI
Nisan yağmurları, ekinlerin gelişip boy atmasını sağlar. Mayıs yağmurlarıysa ekinlerin başaklarını olgunlaştırır.
- Niyet hayır, akıbet hayır.
ANLAMI
İyi niyetle başlanan veya hayır için yapılan işler, iyi bir şekilde sonuçlanır.
O
- Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası.
ANLAMI
Gelin ve kaynana pek anlaşamaz, gelin kaynanasının evine gelmesini de istemez. Gelirse de resmi davranır. Eğer annesi gelirse çok iyi ağırlanır.
- Oğlan atadan bilir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi.
ANLAMI
Evdeki iş bölümleri farklılık gösterir. Çocuklar da bazı şeyleri büyüklerine bakarak öğrenir.
- Oğlan dayıya kız halaya çeker.
ANLAMI
Erkek çocukların dayıya kız çocuklarınsa anneye benzediğine inanılır.
- Olacakla öleceğe çare bulunmaz.
ANLAMI
Ölüm ve doğal afetleri engellemek mümkün değildir. Bundan dolayı insanlar doğa tarafından gerçekleşen olaylar karşısında genellikle çaresizdirler.
- Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar.
ANLAMI
Zengin olan kişi, istediği gibi yaşar. Yoksul olan kişiyse çalıştığı parayı nereye harcayacağını düşünür. Bundan dolayı yoksulluk içerisinde yaşar.
- Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
ANLAMI
Pek çok şey önce hayal edilir. Sonra gerçekleştirilir. Bazı bilim adamları düşünülen her şeyin yapılabileceğine inanır. Bundan dolayı ümitsiz olmamak gerekir.
- Onmadık yılın yağmuru harman vakti yağar.
ANLAMI
Harman vakti yağan yağmur, harmandaki ürüne zarar verir. Çiftçiyi perişan eder. Bunun gibi zamansız olan işlerden zarar edilir.
- Ortak gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş.
ANLAMI
Bir erkeğin iki karısı anlaşabilir ancak kardeşlerin karıları birbiriyle anlaşamazlar.
- Ortak öküzden başka buzağı yeğdir.
Küçük ama yalnız bize ait olan bir mal, büyük ama ortak olan maldan daha iyidir.
- Otu çek köküne bak.
ANLAMI
Kişinin nasıl biri olduğunu anlayabilmek için soyuna ve sopuna bakmak gerekir.
- Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.
ANLAMI
Birinin söylediği olumsuz bir söz, mahalleye yayılır.
- Oynamasını bilmeyen kız, "Yerim dar" demiş; yerini genişletmişler, "Yenim dar" demiş.
ANLAMI
İnsanın bir işi yapmaya gönlü yoksa onun için bahaneler uydurur.
Ö
- Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.
ANLAMI
Ödünç alan kişi, işi görüleceği için veren kişi de bir tanıdığına yardımcı olduğu için memnun olur. Ödünç verilen şey para ise genellikle zamanında ödenmez, mal ise eskimiş ya da bozulmuş olarak geri gelir.
- Öfke baldan tatlıdır.
ANLAMI
Öfkelenen kişi bağırıp çağırdığı için rahatlar. Ayrıca altta kalmamanın hazzını yaşar.
- Öksüz hırsızlığa çıkarsa ay ilk akşamdan doğar.
ANLAMI
Kimsesiz insan, bir iş yapmaya kalktığında pek çok engelle karşılaşır. Çevresinde kendisine yardım edecek kimse olmadığı gibi şansı da pek yoktur.
- Öksüz kuzu, toklu olmaz.
ANLAMI
Kimsesiz olan kişi, destekleyeni olmadığı için durumunu düzeltemez.
- Öksüz oğlan göbeğini kendi keser.
ANLAMI
Kimsesiz kişi, kendi işini kendisi yapmak zorundadır.
- Ölenle ölünmez.
ANLAMI
Ölen kişi çok sevilen bir kişi olsa bile, geride kalanlar için hayat devam etmektedir.
- Ölmüş koyun kurttan korkmaz.
ANLAMI
Ölmüş koyunun kurttan haberi bile olmaz. Kaybedecek bir şeyi olmayanlar da hiçbir şeyden korkmazlar.
- Ölüm hak miras helal.
ANLAMI
Ölüm nasıl doğal bir durumsa ölenden kalan mirasın paylaşılması da o kadar doğaldır.
- Ölümü gören hastalığa razı olur.
ANLAMI
1. Ölüm son durak olduğu için çoğu kişi korkar. Acılar içinde kıvranan bir hasta dahi ölmektense o şekilde yaşamaya razı olur.
2.İnsan, büyük zarar göreceğini hissettiği bir işte daha küçük zararlara razı olur.
- Ölürse yer beğensin, kalırsa el beğensin.
ANLAMI
Her aile çocuğunun iyi yetişmesini ister. Bazı aileler buna o kadar değer verir ki ya adam gibi adam olsun ya da ölsün diye düşünebilirler.
- Ölüsü olan bir gün, delisi olan iki gün ağlar.
ANLAMI
Ölüsü olan ev halkı, ilk günlerde çok üzülür. Ama zamanla bu duruma alışırlar. Delisi olan ev halkıysa delinin çevresine verdiği zararlarla uğraşmak zorunda kalır ve her gün üzülür.
- Önce düşün, sonra söyle
ANLAMI
Düşünüp taşınmadan söylenen söz, maksadı aşar ve yanlış anlamaya sebep olur. Bundan dolayı sözü söylemeden önce sözün nereye varacağını düşünmemiz gerekir.
P
- Padişahın arkasından bile kılıç sallarlar.
ANLAMI
Çok büyük bir mevkide bulunan kişinin yüzüne gülünür ama arkasından kuyusu kazılmaya çalışılır.
- Palamut çok biterse kış erken olur.
ANLAMI
Palamut çok olursa o sene kışın erken gelmesi beklenir.
- Papaz her gün pilav yemez.
ANLAMI
Bir insanın şansı her zaman iyi olmaz. Zaman zaman beklemediği bir durumla karşılaşabilir.
2.Kötü davrandığımız kişi, her zaman sabırlı olmayabilir ve her an patlayabilir.
- Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz.
ANLAMI
Bir kimsenin ne kadar parası olduğu, bakmakla bilinmez. Bunun gibi bir kimsenin ne kadar inandığını da ancak Allah bilebilir, başkaları bilemez.
- Para isteme benden soğurum senden.
ANLAMI
Borç olarak verilen paranın geri alınamama ihtimalinden dolayı çoğu kişi borç vermek istemez ve borç istenmesinden de hoşlanmaz.
- Paran gitti mi diye sormazlar, işin bitti mi diye sorarlar.
ANLAMI
Bir işe başladığımızı bilen tanıdıklar," Paran kaldı mı?" diye sormazlar " İşi bitirebildin mi?" diye sorarlar.
- Paranın yüzü sıcaktır.
ANLAMI
Her türlü hizmet ve mal para ile sağlandığı için herkes parayı sever.
- Para parayı çeker.
ANLAMI
Varlıklı kişi, para kazanabileceği her türlü işi kurabilir.
- Parası ucuz olanın kendisi kıymetli olur.
ANLAMI
Para harcamaktan çekinmeyen, parasını çevresiyle yiyip içen bonkör kişi kendisinden sebeplenenlerin gözünde kıymetli olur.
- Parayı veren düdüğü çalar.
ANLAMI
Parasını vererek pek çok şey yapmak mümkündür.
- Parayı zapt etmek deliyi zapt etmekten zordur.
ANLAMI
Paranın açamayacağı kapı yoktur. Caziptir insanı çeker. Parası olan kişi kötü yollara düşebilir. Bundan dolayı Bu yollara sapmamak için insanın kendisini tutması gerekir.
- Pazarda herkes ambarındaki unu kadar konuşur.
ANLAMI
1. Pazara çıkan kişi maddi olanaklarına göre hareket eder. 2. Kişi, bildiği konularda konuşur ve o kadar konuşmalıdır.
- Pekmezi küpten, kadını kökten al.
ANLAMI
İnsan, yediği içtiği şeyleri alırken kaliteli ve temiz olmasına dikkat ettiği gibi aile kuracağı kişiyi de soyuna sopuna , huyuna suyuna bakarak seçmelidir.
- Yaş olma sıkılırsın, pek de kuru olma kırılırsın.
ANLAMI
Her istenilene hemen evet ya da hayır demek doğru değildir. Kişi yerine göre evet ya da hayır demesini bilmelidir. Böyle olmazsa kişi tavrına göre ya ezilir ya da kırılır.
- Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Bazı kişileri başladığı işten döndürmek mümkün değildir. Bu tipler, kendilerini uyaranlara bu atasözünü söyleyerek yanıt verirler.
- Pilav yiyen kaşığını yanında taşır.
ANLAMI
Bir işi yapmak ya da bir işten yararlanmak isteyenin, buna hazırlıklı olması ve gerekli olacak şeyleri yanında bulundurması gerekir.
R
- Rağbet güzel ile zenginedir.
ANLAMI
Para ve güzellik herkes için önemlidir. Bu yüzden, güzel ve zengin olan kişilere hemen hemen herkes değer verir.
- Ramazanda yalan söyleyenin bayramda yüzü kara olur.
ANLAMI
1. Ramazanda oruç tutmayan, bayramda oruç tutanlar gibi sevinemez. 2.Yalanı ortaya çıkan kişi, utanır o ortamda kimsenin yüzüne bakamaz.
- Rençber kırk yılda, tüccar kırk günde.
ANLAMI
En çok parayı ticaretle uğraşan kişi kazanır. Diğer meslek sahipleri onun kadar para kazanamaz. Bir çiftçinin bir yılda kazandığını, bir tüccar kırk günde kazanabilir.
- Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar.
ANLAMI
Rüşvet vermek de almak da suçtur. Ama buna rağmen devlet dairelerinde işlerini hallettirmek isteyen kişiler, olmayacak işleri oldurmak için yetkili kişilere rüşvet teklif ederler. Rüşveti duyan zayıf karakterli memurlar, o anda Allah korkusunu unutup parayı cebe indirirler.
Rüzgara tüküren kendi yüzüne tükürür.Rüzgar eken fırtına biçer.
ANLAMI
Kişi, kendisinden daha güçlü birine bulaşırsa yenilir ve kendisine zarar vermiş olur.
- Rüzgar eken fırtına biçer.
ANLAMI
Kötülük karşılıksız kalmaz. Kötülük eden fazlasıyla zarar görür.
- Rüzgar esmeyince yaprak oynamaz.
ANLAMI
Bazı şeylerin gerçekleşmesi ancak koşulların uygun olmasıyla mümkündür.
- Rüzgarın önüne düşmeyen yorulur.
ANLAMI
Toplumun anlayışına aykırı işler yapanlar, zorluklarla karşılaşır ve çok yorulur.
- Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu.
ANLAMI
1. İnsan güvenli bir ortamda bulunmak ister. Mümkün olduğunca gergin ortamlardan uzak durur. 2. Kuytu insanı rüzgardan korur. Yağmurlu havanın uykusu da hem tatlı hem dinlendiricidir.
S
- Sabahın kızıllığı akşamı kış eder, akşamın kızıllığı sabahı güz eder.
ANLAMI
Sabahın kızıllığı gecenin soğuk geçeceğinin, akşamın kızıllığıysa yarın havanın güzel olacağının habercisi olarak algılanır.
- Sabah ola hayır ola.
ANLAMI
Gün boyunca çalışan kişi, akşama yorgun olur. Bu durumdayken iş yapmak ya da yapılacak bir işe karar vermek doğru olmaz. böyle durumlarda sabahı beklemekte hem fayda hem de yarar vardır.
- Sabah sürçen geceye kadar sürçer.
ANLAMI
İtina ile başlanılmayan işler sonuna kadar öyle gider. Elde edilen sonuç ya da ürün, istenildiği gibi olmaz.
- Sabahtan karnını doyuran, küçükken evlenen aldanmamış.
ANLAMI
Sabah kahvaltısını yapan kişi, daha sağlıklı ve verimli olur. Yaşıtlarına göre erken evlenen kişiyse daha çabuk olgunlaşıp çocuk sahibi olur.
- Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.
ANLAMI
Sabırlı olmak önemli bir özelliktir. Herkes sabırlı olmayı beceremez çünkü sabırlı olmak acı ve sıkıntıya katlanmayı gerektirir. Ama sabırlı olan daima kazançlı çıkar ve selamete erer.
- Sabrın sonu selamettir.
Her gecenin bir sabahı olduğu gibi sıkıntılı ve acılı günlerin de bir sonu vardır sabreden sonunda rahata ve huzura kavuşur.
- Saçın ak mı kara mı önüne düşünce anlarsın.
ANLAMI
Bir işin iyi mi yoksa kötü mü sonuçlanacağını iş bitince anlarsın.
- Sadık dost akrabadan yeğdir.
ANLAMI
Ailevi sebeplerden dolayı kardeşlerin arası açılabilir. Bu yüzden gerçek dost akrabadan da kardeşten de ileridir. iyi günde de kötü günde de yanımızdadır.
- Safa ile yenen, cefa ile kazanılır.
ANLAMI
Keyifle harcanan para, çok zorluklar çekilerek kazanılır.
- Sağılır ineğin buzağısı kesilmez.
ANLAMI
Buzağı anasını emdikçe o inekten süt alınır, emmezse alınamaz. İnekten süt alabilmek için buzağı kesmemek gerektiği gibi yararlanılan bir üretim aracının çalışmasını ve devamlılığını sağlayan şeylere zarar vermemek gerekir.
- Sağır işitmez uydurur.
ANLAMI
Sağır duymaz ama bunu belli etmemek için ya da sohbete katılmak için duymuş gibi uydurarak konuşur.
- Sahipsiz eve it buyruk.
ANLAMI
Yaşanılan yere sahip çıkmak ve koruyucu önlemler almak gerekir. Böyle yapılmazsa kötü kişiler egemenliği ele geçirir.
- Sakal bıyığa denk olmayınca berber yapsın.
ANLAMI
1.Gerçekleştirilmesi olanaksız bir işi çok usta olsa da kimse yapamaz. 2. Kazancı ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen kişi, kolay kolay bütçesini denkleştiremez.
- Sakınılan göze çöp batar.
ANLAMI
Üzerine çok düşülen, titizlikle korunan şeyler kazaya veya zarara daha çok uğrar.
- Sakla samanı gelir zamanı
ANLAMI
Gereksiz görülen şeyler bekletilmelidir ki bir gün lazım olabilir.
- Sanat altın bileziktir.
ANLAMI
Herhangi bir dalda ustalığı olan kişi, hiçbir zaman işsiz kalmaz. Aynı zaman da para sıkıntısı da çekmez. Bundan dolayı zanaat altın bileziğe benzer çünkü her an paraya çevrilebilir.
- Sana lafla vurana sen aşla vur.
ANLAMI
Erdemli insan, kendisine kötülük yapana kötülükle değil iyilikle karşılık verir.
- Sanatı ustadan görmeyen öğrenemez.
ANLAMI
Zanaat, uzun yıllar bir usta yanında çalışarak öğrenilir. Başka türlü öğrenilemez.
- Sarhoştan deli bile korkar.
ANLAMI
Sarhoş olan kişi kendinde değildir, abuk sabuk hareketler yapabilir. Bundan dolayı kendisine de başkasına da zarar verebilir. Sarhoş bir kimseden delinin bile çekinmesi bundandır.
- Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.
ANLAMI
İnsan kötü yanlarını kolay kolay belli etmez. Bundan dolayı biri hakkında yargıda bulunmakta acele etmemek gerekir.
- Sayılı günler tez geçer.
ANLAMI
Süresi verilen bir işe, hemen başlamak gerekir. Oyalanırsak süresinde işi bitiremeyiz.
- Sel ile gelen yel ile gider.
ANLAMI
Emek vermeden ele geçen para çarçur olur.
- Sen ağa ben ağa, koyunları kim sağa?
ANLAMI
Herkes ağa olursa veya işten kaçarsa bütün işler ortada kalır.
- Sen bir garip çingenesin, telli zurna nene gerek?
ANLAMI
Yoksul ve kimsesiz bir kişinin, varlıklı bir kişi gibi harcama yapması ya da boyundan büyük işlere kalkışması doğru değildir.
- Sen işten korkma iş senden korksun.
ANLAMI
Yapılacak işin gözde büyütülmesi insanın hevesini kırar. Bundan dolayı kokmadan işe girişmek ve sabırla çalışmak gerekir.
- Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur.
ANLAMI
Birbirini çok seven çiftler, sevgilerini yitirdiklerinde geçirdikleri eski güzel günler yalan olur. gelecekte de birbirlerine zarar verebilirler.
- Serçeden korkan darı ekmez.
ANLAMI
Tehlikeleri gözde büyüterek işe girişmekten kaçınanlar, amaçlarına ulaşamazlar.
- Seyrek git dostuna, kalksın ayak üstüne.
ANLAMI
Her şeyin fazlası insanı usandırır. Çok sık ziyaret edilen dost da bu durumdan sıkılır ve giderek bizi hoş karşılamaz olur. Bundan dolayı ziyaretin azı makbuldür. Seyrek ziyaretlerde insan daha iyi karşılanır ve ağırlanır.
- Sinek küçüktür ama mide bulandırır.
ANLAMI
Kendi açımızdan küçük ve önemsiz görülen bazı şeyler, başkalarında kötü ve olumsuz izlenim bırakabilir.
- Sofu soğan yemez, bulunca sapını koymaz.
ANLAMI
Kötü iş yapmıyormuş gibi görünerek saman altından su yürüten, fırsatını bulunca da kötülük yapmaktan
hiç çekinmeyen insan pek çoktur.
- Soğanın acısını yiyen bilmez doğrayan bilir.
ANLAMI
Herhangi bir işin ne denli zor yapıldığını o işin sonucundan yararlan bilmez ancak o işi yapan bilir.
- Söz var, dağa çıkarır; söz var dağdan indirir.
Sözün değerini bilmek ve dikkatli konuşmak gerekir. Karşımızdaki kişi, söylediğimiz söze ve söyleyiş tarzımıza bakarak tavır alır. Güzel konuşursak uysallaşır, çirkin konuşursak uysallaşır.
- Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
ANLAMI
Tatlı dilli insan, olmaz işleri oldurur. Sivri dilli yani konuşmasını bilmeyen insan olabilecek işini bile gördüremez. Ayrıca başını da belaya sokabilir.
- Su akarken testiyi doldurmak gerekir.
ANLAMI
İnsan para kazanabiliyorken geleceğini düşünerek yatırım yapmalı yani mal mülk sahibi olmaya bakmalıdır.
Ş
- Şahin ile deve avlanmaz.
ANLAMI
Şahinle ancak kuş avlanır, deve avlanamaz. Bunun gibi büyük bir iş yapmak isteyenin, buna uygun araç-gereç ve eleman kullanması gerekir.
- Şahin küçüktür ama koca turnayı havadan indirir.
ANLAMI
Görünüşe aldanmamak gerekir. Görünüşünün tersine çok bilgili, becerikli ve güçlü olan insanlar da vardır.
- Şaraptan bozma sirke keskin olur.
ANLAMI
Sonradan yoldan çıkan kişi, öteden beri yolunu şaşırmış olan kişiyi geçer.
- Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
ANLAMI
Nasıl yapılacağını bilmediği işi yapmaya kalkışan kişi, hem başarısız hem de gülünç olur.
- Şeyh uçmaz müridi uçurur.
ANLAMI
Mürit, şeyhine çok bağlı olup onun her dediğine inanır. Hatta bazen çok ileri gider. Öyle bir şey olmadığı halde, şeyhte olağanüstü özellikler bulunduğunu söyler ve her yerde anlatır. böylece uçmayan şeyhi uçurur.
- Şeytan adamı kandırır ama suyunu ısıtmaz.
ANLAMI
Kötü niyetli kişi, insanı yoldan çıkarır. Yoldan çıkardığı kişinin, başı derde girince ona yardımcı olmaz ve ortadan kaybolur.
- Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.
ANLAMI
Kötü kişinin dostluğu işi bitinceye kadardır. Bundan dolayı böyle kişilerin dostluğuna güvenmemek gerekir.
- Şeytanla kabak ekenin kabak başına patlar.
ANLAMI
Düzenbaz bir kişiyle arkadaşlık yapan, er geç bir hilenin kurbanı olur.
- Şimşek çakmadan gök gürlemez.
ANLAMI
Bir olayın gerçekleşmesinden önce, bununla ilgili bazı işaretler görülür.
T
- Tabağa sorarsan dünyada fena koku yoktur.
ANLAMI
Kötülükten başka bir şey bilmeyen kişi için dünyada kötü bir şey de kötülükte yoktur.
- Tabak sevdiği deriyi yerden yere çalar.
ANLAMI
Bazı kişiler sevdikleri kişileri eleştirirken yerden yere vururlar. Bunu onların iyiliklerini düşünerek yaparlar.
- Tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi.
ANLAMI
Dolu tabanca taşıyan sıkmak zorunda olmaktan korkar. Boş tabanca taşıyansa hem böyle bir korku yaşamaz hem de düşmanlarını korkutmuş olur.
- Talihsiz hacıyı deve üstünde yılan sokar.
ANLAMI
Bir kimsenin şansı iyi değilse o kişinin başına olmadık yerlerde akla gelmeyen belalar gelir.
- Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır.
ANLAMI
Yasa dışı işlerle uğraşan kişi, yapacağı kötü iş için uygun bir zaman bekler. Elverişli durum ortadan kalkınca, artık hiçbir şey yapamaz olur.
- Tarlada izi olmayanın, harmanda sözü olmaz.
ANLAMI
Kendini yeterince işine vermeyen bir kişiden kimseye hayır gelmez. Böyle bir kişinin, ortaya çıkan işle ilgili olarak söz söyleme hakkı yoktur, olamaz da
- Tarlanın iyisi suya yakın, daha da iyisi eve yakın.
ANLAMI
Sulanan tarla verimli olur. Hele tarla, eve yakın ve bakımı güzelse daha da bol ürün olur. Bunun gibi çalışılan yerin eve yakın olması çalışan kişilerin verimini arttırır.
- Tarlayı koçan zapt etmez, saban zapt eder.
ANLAMI
Tarlanın tapusuna sahip olmak, ona gerçek anlamda sahip olmak değildir. Gerçek sahiplik, o tarlayı gerektiği gibi işleyip ondan en iyi şekilde yararlanmaktır.
- Tarlayı taşlı yerden kızı kardeşli yerden.
ANLAMI
Taşlı tarla daha verimli olur. Bu yüzden, tarlayı taşlı yerden almak gerekir. Kardeşleri ile ilgilenme zorunluluğu kız çocuklarının daha iyi yetişmesini sağlar. Bundan dolayı alınacak kızın çok kardeşli olması tercih edilir.
- Taş altında olmasın da dağ ardında olsun.
ANLAMI
Ayrılık zordur ama tekrar kavuşma umudu vardır. Ölen kişiye kavuşma imkanı yoktur.
- Taş yerinde ağırdır.
ANLAMI
Kişinin değeri, yaşadığı bölgede daha iyi bilinir. Bundan dolayı yaşadığı çevrede bir ağırlığı vardır ve sözü geçer.
- Taşıma su ile değirmen dönmez.
ANLAMI
İşi tutacak olanın yeterince gücü ve olanağı yoksa başkalarının katkılarıyla bu işi sürdüremezler.
- Tatarın kılavuza ihtiyacı yoktur.
ANLAMI
Ne yapacağını, nasıl davranacağını ve işini çok iyi bilen birine, ne yol gösterilmesine ne de akıl verilmesine ihtiyacı yoktur.
- Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
ANLAMI
Tatlı dilin yani etkili ve güzel konuşmanın yaptıramayacağı hiçbir iş yoktur. Liderler kitleleri, komutanlar askerleri konuşarak yönlendirir. Tatlı dil, yalnızca tanıdığı değil, düşmanı dahi yumuşatır.
- Tatlı tatlı yemenin acı acı geğirmesi olur.
ANLAMI
Geleceğini düşünmeksizin safa sürüp günü birlik yaşayan kişi, ileride mutlaka bunun cezasını çeker.
- Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.
ANLAMI
Gerektiği gibi pişirilmeyen yemek, tuz dökmekle tatlandıramaz. Bunun gibi, akılsız insan da sözden anlamaz. Sözle yola gelmez.
- Tatlı ye tatlı söyle.
ANLAMI
İyi davranan ve güzel sözler söyleyen, aynı şekilde karşılık görür.
- Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.
ANLAMI
Önemli bir kişi, önemsiz bir kişinin kendisine küsmüş olmasını umursamaz.
- Tavuk kaza bakmış kıçını yırtmış.
ANLAMI
Gücümüz ve olanaklarımız izin vermediği halde, başkalarına özenerek onlar gibi olmaya, onlar gibi yaşamaya kalkarsak kendimize zarar vermiş oluruz.
- Tayfanın akıllısı geminin dümeninden uzak durur.
ANLAMI
Akıllı kimse, bilmediği ve beceremeyeceği, yani kendisini aşan işleri yapmaya kalkışmaz.
- Tek kanatla kuş uçmaz.
ANLAMI
Kişi, bazı şeyleri tek başına yapamaz. Böyle işler yardımlaşarak ve ekip halinde çalışarak yapılırsa başarılı olunur.
- Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
ANLAMI
Çalışmasını ve sabretmesini bilen kişi, mutlaka istediğini elde eder.
- Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin.
ANLAMI
Tembel kişi, ondan bir iş istendiğinde söyleneni yapmaz. Ama nasıl yapılacağı konusunda insana akıl verir.
- Temiz iş, altı ayda çıkar.
ANLAMI
Bir işin iyi ve güzel olması için yeteri kadar süre çalışmak gerekir.
- Tereciye tere satılmaz.
ANLAMI
Bir işi iyi bilen bir kimseye o işi öğretmeye çalışmak hem yanlış hem de ayıptır.
- Terzi kendi söküğünü dikemez.
ANLAMI
İnsan başkalarına yaptığı hizmeti, sıra kendisine gelince çoğu kez savsaklar.
- Terziye dinlen demişler ayağa kalkmış.
ANLAMI
Oturarak iş yapanların dinlenmesi ayağa kalkarak olur.
- Teşbihte hata olmaz.
ANLAMI
Konuşurken anlatacaklarımızı iyi anlatabilmek için kaba da olsa bazı benzetmeler yapılabilir.
- Tevekkelin gemisi batmaz.
ANLAMI
çaba gösterip elinden geleni yapan kişi, sonrasında işini Allah'a bırakırsa rahat eder.
- Tırnağın varsa başını kaşı.
ANLAMI
İnsan, nasıl olsa yardım ederler diye düşünerek bir işe girişmemelidir. Kendisine güveniyorsa o zaman bir işe girişmelidir.
- Tilkinin dönüp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır.
ANLAMI
Kişi, işi ve alışkanlıkları gereği, bulunması gereken yerlerden uzak kalamaz. Dönüp dolaşıp oralara yine gelir.
- Tok açın halinden anlamaz.
ANLAMI
Varlık içinde yaşayan insanlar, yoksulluk içinde zar zor geçinenin halinden anlamaz.
- Tok ağırlaması güçtür.
ANLAMI
Aç kişi önüne konulan yemeği iştahla yer. Ama tok kişiye yemek beğendirmek zordur. Bu yüzden ağırlanması da zor olur.
U
- Ucuz alan pahalı alır.
ANLAMI
Herhangi bir malı, ucuz diye alan, aslında pahalıya almış olur. Çünkü ucuz mal defolu ya da kalitesizdir. Bu yüzden de kısa sürede yıpranır ve kullanılamaz hale gelir.
- Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti.
ANLAMI
Pahalı mal, kaliteli olduğundan uzun süre dayanır. Ucuz mal kalitesiz olacağından, kısa sürede kullanılamaz hale gelir. Bu yüzden ucuzluğuna aldanıp bir şey almak yanlıştır. Bir şey alınacaksa iyisini almak gerekir.
- Ucuz etin yahnisi tatsız olur.
ANLAMI
Her etten, hele ucuz etten yahni yapılmaz. Yapılırsa da tatsız olur. Ucuz olan her şey böyledir ya işe yaramaz ya da uzun süre kullanılamaz.
- Ulular köprü olsa basıp geçme.
ANLAMI
Değerli ve bilge kişilere saygıda kusur eden ve onlara yeterince önem vermeyen toplumlar, kısa sürede yozlaşmaya mahkumdurlar. Kadir kıymet bilmeyen cahil kimse, kaba davranışlarıyla yüce kişileri kırıp incitebilir. Böyle yapılmasına değerli kişiler seslerini çıkarmasa dahi biz buna izin vermemeliyiz.
- Ulu sözü dinlemeyen uluyakalır.
ANLAMI
Büyük sözü dinlemeyen kimse çoğu zaman yanlışlar yapar.
- Ummadığın taş baş yarar.
ANLAMI
Görüntü aldatıcıdır. Kimin ne zaman, nerede ne yapacağı ne kadar başarılı olacağı bilinemez. Beklenmedik bir kişi harika işler yapabilir.
- Umut fakirin ekmeğidir.
ANLAMI
Yoksul kişiler, bir gün durumlarının düzeleceğine dair hayaller kurarak avunurlar.
- Ustanın çekici bin altın
ANLAMI
Usta kişi, kimsenin yapamadığı bir işi tecrübesi sayesinde bir çırpıda yapabilir. Bu yüzden usta kişinin emeği ve bilgisi altın değerindedir.
- Utananın oğlu kızı olmamış
ANLAMI
Utanan ya da üşenen kişinin çoluğu çocuğu olmayacağı gibi, herhangi bir konuda başarılı olması da beklenemez.
- Utanma pazar, dostluğu bozar.
ANLAMI
Dostlar ya alışveriş etmemeli ya da utanıp sıkılmadan her şeyi açık seçik konuşarak bu alışverişi gerçekleştirmelidirler. Böyle yapılmazsa dostların arası bozulur.
- Uyku ölümün kardeşidir.
ANLAMI
Uyuyan kişinin çevresi ile ilgisi kesildiğinden olup bitenden haberi olmaz. Bu yüzden uyku ölümün kardeşi sayılır.
Ü
- Üç göç bir yangın yerini tutar.
ANLAMI
Birkaç kez taşınmak zorunda kalanın eşyaları yangın görmüşçesine zarara uğrar.
- Üç kuruşluk eşeğin, beş paralık sıpası olur.
ANLAMI
Değersiz bir kimsenin veya makinenin verimi de buna göre olur.
- Üçlenmemiş eken, olmamış biçer.
ANLAMI
Bir işin gerçekleşmesinin belirli koşulları vardır. Bunlar yerine getirilmeden, o işe başlanırsa olumlu sonuca ulaşılamaz.
- Ürümesini bilmeyen köpek sürüye kurt getirir.
ANLAMI
1. Beceriksiz kişi, iyilik yapayım derken zarara yol açar. 2. Konuşmasını bilmeyen kişi, hem kendinin hem de çevresinin başını derde sokar..
- Ürüyen köpek ısırmaz.
ANLAMI
Bağırıp çağırarak çevresini korkutmaya çalışan kimse saldırganlık yapmaz.
- Üşüntü köpekler mandayı paralar.
ANLAMI
Tek bir köpek, mandaya bir şey yapamaz. Ama birkaç köpek, mandayı devirebilir. yani birlikten kuvvet doğar.
- Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun.
ANLAMI
Herkes ettiğini bulur. Üvey çocuğuna iyi davranmayan bir kimsenin, öz çocuğu aynı acılara maruz kalabilir. Gelinine iyi davranmayan bir kimsenin, kızı gelin olduğunda aynı sıkıntıları yaşamak zorunda kalabilir.
- Üvey öz olmaz kemha bez olmaz.
ANLAMI
İpek kumaştan bez olmaz. Üvey evlat ne kadar iyi olursa olsun özün yerini tutmaz.
- Üzümü ye de bağını sorma.
ANLAMI
Yararlanılan şeyin nereden geldiğinin önemi yoktur.
- Üzüm üzüme baka baka kararır.
ANLAMI
Her zaman bir arada bulunan veya arkadaşlık eden kimseler, birbirlerinden huy kaparlar, böylece de birbirine benzemeye başlarlar.
V
- Vakit nakittir.
ANLAMI
Dünyada zamandan daha değerli hiçbir şey yoktur. Çünkü giden zaman geri gelmez. Yapılacak işler ve yaşanacak tüm güzellikler için zamana ihtiyaç vardır.
- Vakitsiz öten horozun başını keserler.
ANLAMI
Yapılacak bir açıklama veya uyarının, uygun bir zamanda yapılması gerekir. Bu iş zamansız yapılırsa yapanın başı belaya girer.
- Vardığın yer körse gözünü kapa.
ANLAMI
Gittiğimiz yerde eş, dost bulabilmek yani yalnız kalmamak ve yadırgamamak için oradaki yaşam biçimine ve anlayışına uygun davranmak gerekir.
- Var evi kerem evi, yok evi verem evi.
ANLAMI
Varlıklı kişinin geleni gideni eksik olmaz, birlikte yenilir içilir. Bu yüzden de ev pek şenlik olur. Yoksulun evinde aranan bulunmaz, günler bin bir sıkıntı içinde geçer.
- Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım.
Sevgi ve saygı karşılıklı olur. Konuğunu olanakları Ölçüsünde ağırlayan, yapabileceği her şeyi yapan bir kimse, karşı tarafa konuk olduğunda çok iyi bir şekilde ağırlanır.
- Varlığa güvenilmez.
ANLAMI
Sahip olunan şeylere güvenip har vurup harman savurmak doğru değildir.
- Varını veren utanmamış.
ANLAMI
Muhtaç kişiye iyi niyetle, olanakları ölçüsünde yardım etmeye çalışan kimsenin utanması için hiçbir sebep yoktur.
- Varsa hünerin, her yerde vardır yerin.
ANLAMI
Elinden bir çok iş gelen hünerli kişi, gittiği her yerde rahat eder ve itibar görür.
- Varsa pulun herkes kulun, yoksa pulun dardır yolun.
ANLAMI
Parası pulu olan kişi, parasını vererek her işini yaptırabilir. Parası olmayanın böyle bir şansı yoktur. O kendi işini kendi yapmak zorundadır.
- Var varlatır, yok söyletir.
ANLAMI
Varlıklı kişi, parasını çalıştırarak varlığına varlık katar ve bununla övünür. Yoksul kişi, çektiği sıkıntıları ve çaresizliğini anlatır.
- Veren eli herkes öper.
ANLAMI
Eli açık yardımsever kimse, çevresinde sayılır ve takdir edilir.
- Veren eli kimse kesmez.
ANLAMI
Yardımsever kimsenin iyilik yapmasına hiç kimse karşı çıkamaz.
- Veresiye şarap içen iki kez sarhoş olur.
ANLAMI
Veresiye alışveriş yapan kimse hem alırken hem de öderken üzülür.
- Verirsen doyur, vurursan duyur.
ANLAMI
Yapılan yardımın yeterli miktarda olması gerekir. En azından karşı tarafın bir eksiğini giderecek düzeyde olması gerekir. Doğru olan, olabildiğince kavgadan uzak durmaktır. Ama istemeden de olsa kavgaya girilmişse acımasızca vurmak ve bunu duyurmak gerekir.
- Vermeyince Mabut ne yapsın Mahmut?
ANLAMI
Başımıza gelen her şeyin Allah tarafından verildiğine inanılır. Buna göre kişi alnında ne yazıyorsa onu yaşar. Bu söz çalışan ama kazanamayan, yoksulluktan bir türlü kurtulamayan kişiler için söylenir.
- Vücut kocar, gönül kocamaz.
ANLAMI
Kişi yaşlandıkça gücü azalır, melekeleri zayıflar, gençliğinde yapabildiği pek çok şeyi yapamaz. Ama gönül yaşlanmaz. Hoşlandığı şeylerden yine hoşlanır. Yapamayacak olsa da bir çok şeyi hayal eder.
- Verme malını veresiye, akar gider kara suya.
ANLAMI
Veresiye satış yapan kişi, alacaklarını tahsil edemezse iflas eder. Bu yüzden veresiye vermekten kaçınmak gerekir.
Y
- Yabancı koyun kenarda yatar.
ANLAMI
İnsan yabancısı olduğu bir yere hemen uyum sağlayamaz.
- Yağına kıymayan çöreğini yoz yer.
ANLAMI
Yağsız çörek, yağlı çöreğe göre kuru ve tatsız olur. Bunun gibi, uygun malzeme kullanılmayan veya titizlikle yapılmayan işler sonuçlansa bile ortaya iyi bir iş ya da ürün çıkmaz.
- Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi halini bilse hoş değil mi?
ANLAMI
Kendisini olduğu gibi gösteren kişi, herkes tarafından sevilir ve sayılır.
- Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur.
ANLAMI
Yasa dışı iş yapan kişi, çalışmadığı halde çalışandan üstün giyim kuşamı ve para harcayışıyla dikkat çeker ve kendini belli eder.
- Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.
ANLAMI
Doğruluğundan kesinlikle emin olmadığı halde, duyduğu her şeyi sağda solda anlatan kişi, yalancı sayılır.
- Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
ANLAMI
Yalanın da yalancının da hükmü bir yere kadardır. Gerçeğin ne olduğu ve kimin yalan söylediği gün gelir mutlaka ortaya çıkar.
- Yalnızlık Allah'a mahsustur.
ANLAMI
İnsan maddi ve manevi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. Bundan dolayı da tek başına yaşayamaz ve toplu olarak yaşar.
- Yalnız öküz çifte koşulmaz.
ANLAMI
Tek öküzle çift sürülemeyeceği gibi bazı işler de ancak ekip çalışmasıyla yapılır.
- Yalnız taş duvar olmaz.
ANLAMI
Bir tek taşla duvar örülemeyeceği gibi, bir çok malzeme kullanarak yapılması gereken bir iş, tek bir malzeme ile yapılmaz. Bazı işleri yapmak için ekip gerekir. Bu tür işleri bir kişi tek başına yapamaz
- Yanık yerin otu tez biter.
ANLAMI
Yaşanan acı olaylar insanın yüreğini dağlar ama zamanla geçer. İnsan eski haline ve neşeli günlerine kavuşur.
- Yanlış hesap Bağdat'tan döner.
ANLAMI
Yapılan herhangi bir işte ortaya çıkan bir yanlış çok geç de olsa mutlaka düzeltilmelidir.
- Yara sıcakken sarılır.
ANLAMI
Acı paylaşıldıkça azalır. Acıyı paylaşmak için yapılacak ziyaret veya yardımın sıcağı sıcağına, yani mümkün olduğunca erken yapılmalıdır. Böyle olması daha çok işe yarar ve makbule geçer.
- Yarım elma gönül alma.
ANLAMI
Hediyenin değerinden çok, nasıl verildiği verirken söylenecek anlamlı ve güzel söz önemlidir. Küçük de olsa hediye hediyedir.
- Yarası olan gocunur.
ANLAMI
Herhangi bir konuda yanlış yapmış olan kişi, bu konu açıldığında söz kendisi için söylenmiyor olsa bile, bundan gocunur ve kendini ele verir.
- Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.
ANLAMI
Karşılaştığımız sorunlarla ilgili olarak birilerine danışmak ya da birilerinden yardım almak durumunda kaldığımızda, o işin uzmanına başvurmak gerekir. Konunun uzmanı olmayan kişinin sözüne uyarsak ya maldan ya da candan oluruz.
- Yarınki kazdan bugünkü tavuk yeğdir.
ANLAMI
Küçük de olsa elde bulunan bir şey yarın geleceği umulan veya düşünülen büyük bir şeyden daha iyidir.
- Yaşı at pazarında sorarlar.
ANLAMI
Yaşla ilgisi bulunan işler dışında, işe alınacak insana yaşını sormak ayıptır. Çünkü bilgi, beceri ve aklın yaşla ilgisi yoktur.
- Yaş kesen baş keser.
ANLAMI
Yaş ağaç kesmek doğal çevreye ihanettir. Bu yüzden de toplum vicdanında cinayetle eşdeğer tutulur.
- Yaş yetmiş iş bitmiş.
ANLAMI
Yetmiş yaş ortalama insan ömrünün üzerindedir. Bu yaşa gelmiş bir kişi, pek çok şeyi yapamaz durumda olduğundan işi bitmiş sayılır.
- Yatan aslandan gezen tilki yeğdir.
ANLAMI
Çalışan bir insan, beceriksiz de olsa becerikli ama tembel bir insandan daha üstündür ve daha çok işe yarar.
- Yatanın yürüyene borcu vardır.
ANLAMI
Her toplum, çalışkan insanların sayesinde yükselir. Hayatları boyunca hiçbir değeri üretmemiş insanlar, çalışan insanların sağladığı olanaklardan yararlanırlar. Bu yüzden tembeller, çalışan insana çok şey borçludurlar.
- Yavaş huylu atın çiftesi pek olur.
ANLAMI
Ağır başlı uysal kişi, olur olmaz her şeye tepki vermez. Ancak bir de kızdı mı tepkisi korkunç olur.
- Yavaş tükürüğün sakala zararı var.
ANLAMI
Hoşgörünün de tahammül etmenin de bir sınırı vardır. Uğranılan haksızlığa ya da yapılan yakışıksız bir davranışa karşı sessiz kalmamak ve karşı tarafın anlayacağı bir şekilde tepki vermek gerekir. Böyle yapılmazsa zarar görülür.
- Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
ANLAMI
Suçlu kişi, suçu zarar verdiği kişiye yüklemeye çalışır.
- Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
ANLAMI
Evlat, karşılık beklemeksizin bin bir zahmetle büyütülür. Evlat bunları unutur ve anayı babayı beğenmez olur.
- Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.
ANLAMI
Çalışılması gereken zamanda çalışıp birikim yapan kişi, iş güç olmadığı zamanlarda birikimi olduğu için rahatlıkla dinlenebilir.
- Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.
ANLAMI
Yazın sıcağını bahane edip çalışmayan kişi, kış geldiğinde zorda kalır.
- Yel gibi gelen, sel gibi gider.
ANLAMI
Çalışıp çabalamadan kolayca ve emeksiz ele geçen şey, geldiği gibi çabucak elden gider.
- Yel kayadan ne koparır?
ANLAMI
Donanımlı ve kendine güvenen kişiler, değersiz kişilerden etkilenmezler.
- Yerin kulağı vardır.
ANLAMI
Gizli de yapılsa bir konuşma, beklenmedik bir yoldan ve herhangi bir şekilde başkaları tarafından duyulabilir.
- Yılan yumuşak diye el sunma.
ANLAMI
Hain haindir. Hain bir kişinin yumuşak başlılığına, güler yüzlülüğüne aldanmamak ve ondan uzak durmak gerekir.
- Yılanın başı küçükken ezilir.
ANLAMI
Büyüdüğünde ya da çoğaldığında zararlı olacak şeyi, zarar verecek duruma gelmeden önce yok etmek gerekir.
- Yılan sokan uyumuş aç kalan uyumamış.
ANLAMI
Dünyada açlıktan daha zor katlanılan bir durum yoktur. İnsan pek çok şeye katlanır ama açlığa uzun süre katlanamaz.
- Yırtıcı kuşun ömrü az olur.
ANLAMI
1. Çok mücadele eden çok yorulur, bu yüzden de ömrü kısa olur. 2. Saldırgan kişi, saldırdığı biri tarafından her an öldürülebilir.
- Yiğit arkasından vurulmaz.
ANLAMI
Orada bulunmadığı için kendisini savunamayacak bir kişinin arkasından atıp tutmak doğru olmaz. Böyle yapmak yiğitliğe yakışmaz.
- Yiğit lakabıyla anılır.
ANLAMI
Yiğit kişi, lakabını davranışları ve karıştığı olaylardaki tutumuyla hak etmiştir. Bunun için her yerde her zaman bu lakabı ile anılır.
- Yiğit meydanda belli olur.
ANLAMI
Yiğit kişi, gözünü budaktan; sözünü beyden paşadan esirgemez. Gerçek neyse ve ne düşünüyorsa onu söyler. Bir kişinin yiğit olup olmadığı, olaylar karşısındaki bu tavırlardan belli olur.
- Yiğidin malı meydandadır.
ANLAMI
Yiğit kişi, için gizli saklı yoktur. Her şeyi ortadadır. Yedirmekten ve içirmekten çekinmez. Yardımseverdir ve ihtiyacı olana yarım eder.
- Yiğit yiğide at bağışlar.
ANLAMI
Yiğit kişi için at çok önemlidir. Bundan dolayı atını kimseye vermez. Bir yiğit atını ancak bir yiğide verir.
- Yoksul ala ata binse, selam almaz.
ANLAMI
Kendini bilmez kişi, iyi bir ata binse ya da beklemediği bir göreve getirilse o süre için kendini bey oldum sanır ve herkese tepeden bakmaya başlar.
- Yol bilen kervana katılmaz.
ANLAMI
İşini iyi bilen kişi bu konuda başkalarının yardımına ihtiyaç duymaz.
- Yol sormakla bulunur.
ANLAMI
Bir yere nasıl gidileceği zaman yol sora sora bulunur. Bunun gibi, yeni bir işe başlarken bu konu hakkında bilgi sahibi olan kişilere sorular soran kişi, olumlu sonuca ulaşır.
- Yolcu Yolunda gerek.
ANLAMI
Yola çıkacak kimsenin, erken davranıp bir an önce yola çıkması gerekir. Çünkü yollarda ne gibi güçlüklerle karşılaşacağı önceden bilinmez.
- Yolu ile giden yorulmaz.
ANLAMI
Her işin kendine göre bir usulü vardır. Bu yüzden bir iş ancak usulü ile yapılırsa insanı yormaz.
- Yol yürümekle, borç ödemekle biter.
ANLAMI
Yürümedikçe yol, ödemedikçe de borç bitmez. Bunun gibi, yeterince ve usulünce çalışılmazsa hiçbir iş bitmez. Bir işi bitirebilmek için gerektiği gibi çalışmak gerekir.
- Yorgun eşeğin çüş canına minnet.
ANLAMI
Yorulan kişi, dinlenmeye fırsat ya da bahane bulduğunda çok sevinir.
- Yularsız ata binilmez.
ANLAMI
Kumanda etmek zor olduğu için ata yularsız binilmez. Bunun gibi, nasıl sonuçlanacağı belirsiz olan işlere de bulaşmak doğru olmaz.
- Yumurtada kıl bitmez.
ANLAMI
Doğa olaylarına aykırı bir işin gerçekleşmesine olanak yoktur. Bu yüzden olmayacak işlerin peşinde koşarak boşa vakit kaybetmemek gerekir.
- Yumurtadan çıkan yine yumurta çıkarır.
ANLAMI
Bütün canlılar, kendi türlerinin devamını sağlamak için doğurarak veya yumurtlayarak kendilerine benzeyen yavrular dünyaya getirirler.
- Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir.
ANLAMI
Bağımsız bir ülkede özgürce yaşamak, bağımlı ama zengin bir ülkede yarı özgür yaşamaktan çok daha iyidir.
- Yumurtlayan tavuk, bağırgan olur.
ANLAMI
Çalışan ve başarılı olan kişi, bunun bilinmesini ister. Bir şekilde bunu çvresine duyurur.
- Yuvayı yapan dişi kuştur.
ANLAMI
Evin kadını anlayışlı, çalışkan ve tutumlu olursa o evde düzen ve huzur olur.
- Yük altında eşek kalır.
ANLAMI
Gördüğü iyilikleri unutan ve karşılığını vermeyen kişi eziktir.
- Yürük ata kamçı olmaz.
ANLAMI
İyi yürüyen ata kamçı vurmaya gerek kalmadığı gibi, ne yapması gerektiğini bilen kişiye de uyarıda bulunmaya gerek yoktur.
- Yüz yüzden utanır.
ANLAMI
Ortada halledilmesi gereken bir sorun olduğunda ilgili kişiyle yüz yüze görüşmek gerekir. Böyle yapmak haber yollamak ya da arabulucu kullanmaktan çok daha iyi sonuç verir.
Z
- Zahirenin ambarı sabanın ucundadır.
ANLAMI
Sürülmeyen tarla ekilmez. Ekilmeyen tarla ürün vermez. Toprak, saban ile iyi sürülürse o tarladan iyi verim alınır. Bu yüzden ambarın dolması sabanla çalışmaya bağlıdır. Yararlı aletleri kullanarak çalışan daima kazançlı çıkar.
- Zahmetsiz rahmet olmaz.
ANLAMI
Sıkıntı ve güçlük çekmeden iyi ve güzel işler başarılamaz.
- Zarardan korkan kâr etmez.
ANLAMI
Ticarette kâr da edilir zarar da zarar etmeyi göze alamayan tüccar kar da edemez.
- Zararın neresinden dönülse kardır.
ANLAMI
Yapılan her işte kâr etmek mümkün değildir. Bazen dış etkenlerden bazen de başta yapılan hatalardan dolayı işler istenildiği gibi yürümez ve zarar kaçınılmaz olur. Böyle durumlarda o işlerden vazgeçilirse daha fazla zarar edilmez. Vazgeçilerek kazanılan para, bir çeşit kâr olarak sayılır.
- Zemheride sür de çalı ile sür.
ANLAMI
Zemheride sürülen tarlanın ürünü çok ve kaliteli olur.
- Zemherinin düşkünü beyaz giyer kış günü.
ANLAMI
Mâlî imkanları dar olduğu halde modaya uymaya çalışan, fakat durumları modayı takip etmeye elverişli olmadığı için giydikleri, mevsimin havasına uygun olmayan kişiler için kullanılır.
- Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır.
ANLAMI
Kişi başkasından zamansız bir şey istememeli, kendine gerekli olan şeyi yanında bulundurmalıdır.
- Zengin horozu bile yumurtlar
ANLAMI
Zengin kişi, giriştiği hiç umulmadık işlerden bile para kazanır.
- Zengin, arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
ANLAMI
Zengin kişi, parasının gücüyle zorlukları aşar, her türlü işini gördürür. Yoksul kişi, parasızlık yüzünden en kolay bir işi bile başaramaz.
- Zenginin basması ipekli görünür.
ANLAMI
Zengin kişi ne giyerse giysin, giydiği şey çok değerli görülür.
- Zengin kesesini, züğürt dizini döver.
ANLAMI
Zengin kişi, sahip olduğu servetle övünür. Yoksul kişi, bir şeye sahip olmadığı veya olamayacağı düşüncesiyle üzülür.
- Zeytin dededen, incir babadan kalmalı.
ANLAMI
Zeytin ağacının meyve vermesi dikildikten çok sonra gerçekleşir. İncir ağacının meyve vermesi ise birkaç yıl sonra başlar.. Bu yüzden miras olarak zeytin kalacaksa babanın değil, dedenin diktiği zeytin ağaçlarından miras kalması istenir.
- Zor oyunu bozar.
ANLAMI
Başkasını oyuna getirmek, hile yaparak aldatmak isteyenin girişimi, zoru görünce bozulur.
- Zora dağlar dayanmaz.
ANLAMI
İnsan bir şeyin zor olduğunu kabul etmeyip azmeder ve sabırla çalışırsa bütün güçlükleri yenebilir.
- Zorla güzellik olmaz.
ANLAMI
Baskı ile yaptırılan hiçbir şeyden hayır gelmez. Çünkü zor ve güzellik bir arada bulunmaz. Bu yüzden kimseyi istemediği bir şeye yapmaya ya da kabul etmeye zorlamamak gerekir.
- Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına.
ANLAMI
Rastgele yapılan, plansız programsız işlerde yöntem ve kural aranmadığı için, sonucun iyi mi kötü mü olacağı şansa bağlıdır. Bunu böyle kabul etmek gerekir.
- Züğürtlük zadeliği bozar.
ANLAMI
Zengin kimse fakirleşince çevresinde kimse kalmaz.
- Züğürt olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak yeğdir.
ANLAMI
Parasız kalıp başkalarına muhtaç olmaktansa ölümcül olmayan hafif bir hastalığa yakalanmak daha iyidir diye düşünülür.
- Zor kapıdan girince kanun kapıdan çıkar.
ANLAMI
Zorbalık yasa dışı bir iştir. Zorba yakalanmadıkça yasaya aldırış etmez ve istediğini zorla yaptırmaya kalkar.
- Zorlunun hakkından Allah gelir.
ANLAMI
Baskı yapabilecek durumdaki güçlü kişilerin hakkından kimse gelemezse bile Allah gelir.
AÇIKLAMALARIYLA DEYİMLER/ AÇIKLAMALI DEYİMLER
Duyduğumuz ya da duymadığımız o kadar çok deyimlerimiz vardır k i bu deyimler bizim toplumsal anlamda manevi zenginliğimizdir. Etrafta duyduğumuz deyimlerin bir çoğunun ne anlama geldiklerini bilemeyebiliriz.
A
- Aba altından sopa göstermek
ANLAMI
Yumuşak olmakla birlikte yine de gözünü korkutmak.
- Abayı sermek.
ANLAMI
Bir yere teklifsizce yerleşmek.
- Abayı yakmak.
ANLAMI
Birini sevmek, gönül vermek anlamında kullanılır.
- Abdestinden şüphesi olmamak.
ANLAMI
Yaptığı işte kusuru olmadığını kesin olarak bilmek.
- Acısı içine çökmek.
ANLAMI
Bir şeyin acısını üst derecede hissetmek.
- Acısını bağrına basmak.
ANLAMI
Şikayet etmeden üzüntüye katlanmak.
- Acısını çıkarmak.
ANLAMI
1.Uğradığı maddi veya manevi zararı karşılayacak bir iş yapmak. Öç almak, intikam almak.
2. Öç almak, intikam almak.
- Aç açık kalmak.
ANLAMI
Evsiz barksız kalmak.
- Aç kurt gibi
ANLAMI
Yemeğe üşüşmek veya saldırmak.
- Açık alınla
ANLAMI
Başarı ve övünç ile.
- Açık kapamak
ANLAMI
Gider fazlasını para kazanarak kapatmak.
- Açık kapı bırakmak.
ANLAMI
Gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkanı bırakmak, kesip atmamak.
- Açık vermek
ANLAMI
Geliri giderini karşılamamak.
- Açığı çıkmak.
ANLAMI
Saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak.
- Açıkta kalmak.
ANLAMI
İş veya görev bulamamak, yersiz yurtsuz kalmak veya birkaç kişinin birlikte eriştiği bir iyilikten yararlanamamak
- Aç gözünü açarlar gözünü.
ANLAMI
Bu deyim her durumda uyanık olmayı anlatmaktadır. Eğer uyanık olmazsak umulmadık bir anda büyük zararlarla yüz yüze gelebiliriz.
- Açtı ağzını yumdu gözünü.
ANLAMI
Öfkelenen insan, ağır sözler kullanabilirler.
- Adı bile okunmamak.
ANLAMI
Hiç önem vermemek.
- Adını ağzına almamak.
ANLAMI
Kırgınlık ve kızgınlık gibi sebeplerle bir kimseden hiç söz etmemek.
- Adam etmek.
ANLAMI
- Eğitmek, yetiştirmek topluma yararlı duruma getirmek. 2. Bir yeri düzene sokmak veya işe yarar bir duruma getirmek.
- Adam hesabına koymak.
ANLAMI
Değer vermek.
- Adam içine çıkmak.
ANLAMI
Değerli insanların bulunduğu yerlere çıkmak.
- Adam kıtlığında
ANLAMI
İşe yarar kimselerin bulunmadığı durumlarda bu deyim kullanılır.
- Adamına düşmek.
ANLAMI
Güzel bir rastlantı sonunda, o işten anlayanına ve uzmanına denk gelmek.
- Adamını bulmak
ANLAMI
Bir işi yapabilecek ya da hâl edebilecek kişiyi bulmak.
- Adım atmak.
ANLAMI
Bir işe girişmek için harekete geçmek.
- Adımını geri almak.
ANLAMI
Başlanan işten geri dönmek.
- Adımlarını seyrekleştirmek.
ANLAMI
Hızlı yürürken adımlarını yavaşlatmak.
- Adımlarını sıkılaştırmak.
ANLAMI
Daha küçük ve hızlı adım atarak çabuk yürümek.
- Afyonunu patlatmak.
ANLAMI
Kendi keyfine dalmış birini öfkelendirmek.
- Ağaca çıksa pabucu yerde kalmaz.
ANLAMI
Davranışlarına engel olacak hiçbir takıntısı yok.
- Ağır almak.
ANLAMI
Bir işte yavaş davranmak.
- Ağır basmak.
ANLAMI
Gücü, etkisi veya özelliği daha üstün ve belirgin olmak.
- Ağır kaçmak.
ANLAMI
Yapılan şakanın veya söylenen sözün gücendirici olması.
- Ağır kaçmak.
ANLAMI
Gücendirici olmak.
- Ağır satmak.
ANLAMI
Nazlanmak.
- Ağırlık olmak.
ANLAMI
Birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek.
- Ağırlığını koymak.
ANLAMI
Kimliğini ve kişiliğini ortaya koymak.
- Ağız açmak.
ANLAMI
Söz söylemek, konuşmak.
- Ağız açmamak.
ANLAMI
Tek bir söz olsun söylememek, susup kalmak.
- Ağız açtırmamak.
ANLAMI
Çok konuşarak başkalarının söz söylemesine ve konuşmasına engel olmak.
- Ağız ağıza vermek.
ANLAMI
İki kişinin başkaları işitmeyecek biçimde konuşması.
- Ağız aramak.
ANLAMI
Öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak.
- Ağız değiştirmek.
ANLAMI
Önce söylediğini başka türlü anlatmak.
- Ağız kalabalığına getirmek.
ANLAMI
Birini gereksiz sözler söylemek yoluyla şaşırtmak.
- Ağız satmak.
ANLAMI
Yüksekten atarak kendini övmek.
- Ağız tadıyla.
ANLAMI
Huzurla, rahatlık içinde, içine sine sine.
- Ağız tıkamak.
ANLAMI
Konuşma imkanı vermemek.
- Ağız yapmak.
ANLAMI
Birini kandırma amacıyla düşüncelerini başka türlü gösterecek biçimde konuşmak.
- Ağız yaymak.
ANLAMI
Dürüst konuşmaktan kaçınmak.
- Ağza almamak.
ANLAMI
Anmamak, sözünü etmemek.
- Ağza düşmek.
ANLAMI
Dedikodu konusu olmak.
- Ağza tat boğaza feryat.
ANLAMI.
Az miktarda yiyecek.
- Ağızda sakız gibi çiğnemek.
ANLAMI
Bir söz veya düşünceyi sık sık tekrarlayıp durmak.
- Ağzı açık ayran delisi.
ANLAMI
Yeni gördüğü her şeye şaşkınlıkla bakan, şaşıran.
- Ağzı açık kalmak.
ANLAMI
Çok şaşırmak, şaşalamak.
- Ağzı burnu yerinde
ANLAMI
Oldukça güzel, yakışıklı.
- Ağzı çiriş çanağına dönmek.
ANLAMI
Ağzı kuruyup acılaşmak.
- Ağzı dili bağlanmak.
ANLAMI
Herhangi bir sebeple konuşmaz olmak.
- Ağzı dili tutulmak.
ANLAMI
Beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak.
- Ağzı dolu dolu konuşmak.
ANLAMI
Heyecanlı konuşmak.
- Ağzı havada.
ANLAMI
Çevresinden habersiz, şaşkın.
- Ağzı kulaklarına varmak.
ANLAMI
Çok sevinmek.
- Ağzı kulaklarında.
ANLAMI
Çok sevinçli, mutlu.
- Ağzı laf yapmak.
ANLAMI
Kolay ve inandırıcı söz söyleme yeteneğine sahip olmak.
- Ağzı oynamak.
ANLAMI
Bir şeyler yemek ya da konuşmak.
- Ağzı sulanmak.
ANLAMI
İmrenmek.
- Ağzı teneke kaplı olmak.
ANLAMI
Çok sıcak veya çok acı şeyleri kolaylıkla içebilen veya yiyebilenler için şaka yollu söylenen bir deyimdir.
- Ağzı torba değil ki büzesin.
ANLAMI
Herkesin dedikodu yapmasının önüne geçilemeyeceğini anlatır.
- Ağzı var dili yok.
ANLAMI
Pek sessiz, kendi halinde.
- Ağzı varmamak.
ANLAMI
Söylemeye gönlü elvermemek.
- Ağzı yanmak.
ANLAMI
O şeyden çok zarar görmek.
- Ağzına almamak.
ANLAMI
Söz konusu etmemek.
- Ağzına abdestle almak.
ANLAMI
O kişiyi anarken çok saygılı davranmak.
- Ağzına bakakalmak.
ANLAMI
Sözlerine hayran kalmak.
- Ağzının içine bakmak.
ANLAMI
1. Ne söyleyeceğini beklemek. 2. Onun sözüne göre davranmak.
- Ağzına baktırmak.
ANLAMI
Kendini zevk ile dinletmek.
- Ağzına bir kemik atmak.
ANLAMI
Birini, ona küçük bir çıkar sağlayarak susturmak.
- Ağzına bir parmak bal çalmak.
ANLAMI
Birini tatlı sözler söyleyerek veya çeşitli hediyeler vererek bir süre için kandırmak veya oyalamak.
- Ağzına burnuna bulaştırmak.
ANLAMI
Bir işi beceremeyip berbat etmek, bozmak.
- Ağzına geleni söylemek.
ANLAMI
Nezaket dışına çıkarak ağır ve kırıcı sözler söylemek.
- Ağzına gem vurmak.
ANLAMI
Susturmak, söyletmemek.
- Ağzına kira istemek.
ANLAMI
Söylemesi beklenen şeyi söylemekte nazlı davranmak.
- Ağzına sürmemek.
ANLAMI
Bir şeyden hiç yememek.
- Ağzına tıkamak.
ANLAMI
Konuşmasına engel olmak.
- Ağzına tükürmek.
ANLAMI
Birini küçültmek üzere küfür olarak kullanılan uygunsuz sözler sarf etmek.
- Ağzına vur lokmasını al.
ANLAMI
Yumuşak huylu kimseye her istenileni kolaylıkla yaptırabilme anlamında kullanılır.
- Ağzına verilmesini beklemek.
ANLAMI
Çalışmayıp işlerinin başkaları tarafından yapılmasını beklemek.
- Ağzında bakla ıslanmamak.
ANLAMI
Sır saklamamak.
- Ağzında büyümek.
ANLAMI
Sevmediğinden veya içi almadığından yutmamak.
- Ağzında gevelemek.
ANLAMI
Açıkça söylememek.
- Ağzından bal akmak.
ANLAMI
Çok tatlı konuşmak.
- Ağzından çıkanı kulağı duymamak.
ANLAM
Söylenen sözleri tartmadan söylemek.
- Ağzından çıt çıkmamak.
ANLAMI
Hiç konuşmamak.
- Ağzından düşmemek.
ANLAMI
Her zaman sözünü etmek.
- Ağzından girip burnundan çıkmak.
ANLAMI
Türlü yöntemlere başvurarak birini bir şeye razı edip kandırmak.
- Ağzından Kaçırmak.
ANLAMI
İstemediği halde boş bulunup söyleyivermek.
- Ağzından lokmasını almak.
ANLAMI
Bir kimsenin hakkı olan şeyi elinden almak.
- Ağzını açacağına gözünü aç.
ANLAMI
Bazılarını uyarmak için " Dikkatli ol, uyanık ol" anlamında kullanılır.
- Ağzını bozmak.
ANLAMI
Kaba ve küfürlü konuşmak.
- Ağzını havaya açmak.
ANLAMI
Umduğunu elde edememek.
- Ağzını hayra aç.
ANLAMI
Kötü ihtimaller söz konusu edildiğinde gerçekleşmemesi dileği ile söylenir.
- Ağzını kiraya vermek.
ANLAMI
Kendini de ilgilendiren bir konuda düşüncesini söylememek.
- Ağzını sıkı tutmak.
Sır vermemek.
- Ağzının tadını bilmek.
ANLAMI
1. Güzel yemeklerden anlama. 2. Her şeyin güzelini ve iyisini bilmek.
- Ağzını toplamak.
ANLAMI
Söylemekte olduğu kötü söz veya küfürleri kesmek.
- Ağzını yoklamak.
ANLAMI
Birinin bir şey hakkında bildiğini kendisine sezdirmeden söyletmeye çalışmak.
- Ağzının içine girmek.
ANLAMI
1. Birine çok yanaşmak, iyice sokulmak. 2. Hayranlıkla, büyük bir zevkle seyredip dinlemek.
- Ağzının içi yangın yerine dönmek.
ANLAMI
Ağzının tadı bozulmak ya da tat alma duyusunu kaybetmek.
- Ağzının kokusunu çekmek.
ANLAMI
Bir kimsenin çekilmez davranışlarına katlanmak zorunda olmak.
- Ağzının payını vermek.
ANLAMI
Verilen karşılıkla bir kimseyi söylediğine veya yaptığına pişman etmek.
- Ağzının perhizi yok.
ANLAMI
Ağzına geleni söyler.
- Ağzının suyu akmak.
ANLAMI
Çok beğenip istemek, imrenmek.
- Ağzının tadı bozulmak.
ANLAMI
Kurulu düzeni bozulmak.
- Ağzının tadını almak.
ANLAMI
O şeyin acı tecrübesini geçirmiş olmak.
- Ahı yerde kalmamak.
ANLAMI
Yaptığı ilenmenin er geç etkisini göstermesi.
- Ahıra çevirmek.
ANLAMI
Bir yeri pis, bakımsız ve dağınık duruma getirmek.
- Ahbap çavuşlar.
ANLAMI
Her vakit birlikte görülen ve birbirine çok bağlı olan arkadaşlar için söylenir.
- Ahiretini yapmak.
ANLAMI
Hayır işleri yaparak sevap kazanmak.
- Ahirette on parmağı yakasında olmak.
ANLAMI
Kendisine karşı sorumlu olandan ahirette davacı olmak.
- Ak mı kara mı önüne düşünce görürsün.
ANLAMI
Bir olay yaşanmadan önce çok düşünülmemesi gerektiğini ifade etmek için kullanılır.
- Ak sakaldan yok sakala gelmek.
ANLAMI
Çok yaşlanıp iyice kuvvetten düşmek.
- Akla karayı seçmek.
ANLAMI
Bir iş yaparken çok zorlanıp sıkıntılar yaşamak.
- Aklı sır ermemek.
ANLAMI
Bir işin niteliğini ve gizli yönlerini anlayamamak.
- Aklı başından bir karış yukarı.
ANLAMI
Düşünmeden aklına geleni yapan.
- Aklı bir yerde olmak.
ANLAMI
Düşünülmesi gerekenden başka şeyler düşünmek.
- Aklı fikri bir şeyde olmak.
ANLAMI
Hep aynı şeyi düşünmek ve bu konuda yoğunlaşmak.
- Aklıma gelen başıma geldi.
ANLAMI
Olmasından korkulan şeyin insanın başına gelmesi.
- Aklına turp sıkayım.
ANLAMI
Öne sürülen fikrin beğenilmemesi durumunda söylenen bir deyimdir.
- Aklından zoru olmak.
ANLAMI
Arada bir, durum ve şartların gerektiği gibi davranmamak.
- Aklını başına almak.
ANLAMI
Akılsızca davranışlarda bulunmaktan kendini kurtarmak.
- Aklını bozmak.
ANLAMI
Bir şey üzerine düşerek hep onunla uğraşıp durmak.
- Aklını peynir ekmekle yemek.
ANLAMI
Şaşkınca ve akılsızca işler yapmak.
- Aklının köşesinden geçmemek.
ANLAMI
Hiçbir zaman düşünmemek.
- Aklının terazisi bozulmak.
ANLAMI
Akıllıca olmayan davranışlarda bulunacak bir duruma düşmek.
- Akan sular durmak.
ANLAMI
İtiraza yer kalmamak.
- Akmasa da damlar.
ANLAMI
Az çok bir gelir sağlamak.
- Akşam ahıra sabah çayıra.
ANLAMI
Hayatta yiyip içip yatmaktan başka derdi olmayanlar için söylenir.
- Akşamdan kavur sabaha savur.
ANLAMI
Kazandığını günü gününe harcayıp birikim yapmayanlar için söylenir.
- Alı al, moru mor.
ANLAMI
Telaş veya yorgunluktan yüzü kıpkırmızı kesilmiş olmak.
- Alacağına şahin, vereceğine karga.
ANLAMI
Alacağını istemekten çekinmeyen, borcunu ödemekte güçlük çıkaran kimseler için kullanılır.
- Alavere dalavere yapmak.
ANLAMI
Yalanla dolanla ya da hile ile iş görmek.
- Alayında olmak.
ANLAMI
İşi önem vermeyerek yapmak ya da işi şaka konusu yapmak.
- Alçacık dağları ben yarattım demek.
ANLAMI
Çok kurumlu olup kendini beğenmek.
- Alın teri ile kazanmak.
ANLAMI
Çok çalışıp hak ederek kazanmak.
- Alnı açık yüzü ak.
ANLAMI
Çekinecek hiçbir şeyi veya ayıbı olmamak.
- Alnına kara sürmek.
ANLAMI
Bir kimsenin haksız yere kötü tanınmasına yol açmak.
- Alnında yazılmış olmak.
ANLAMI
Bir olayın, kişinin başına gelmesini Allah'ın buyurmuş olduğuna inanmak.
- Alnından öpmek.
ANLAMI
Beğenmek, takdir etmek.
- Alnını karışlamak.
ANLAMI
Meydan okumak.
- Alnının akı ile.
ANLAMI
Ayıplanacak bir duruma düşmeden tertemiz, şerefiyle başarı göstermiş olmak.
- Alışverişi kesmek.
ANLAMI
Biriyle ilgisi kalmamak.
- Ali cengiz oyunu.
ANLAMI
Kurnazca ve haince düzen anlamında kullanılır.
- Ali kıran baş kesen.
ANLAMI
Çok zorba olan insanlar için kullanılır.
- Ali'nin külahını Veli'ye Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek.
ANLAMI
Birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek.
- Allah inandırsın.
ANLAMI
İnanılması pek kolay olmayan bir durum anlatılırken yemin yerine söylenir.
- Allah acısını unutturmasın
ANLAMI
Allah bu acıyı unutturacak daha büyük acı vermesin anlamında kullanılır.
- Allah aratmasın.
ANLAMI
Yakınılacak bir durumda " Allah daha kötüsünü göstermesin. " anlamında kullanılır.
- Allah bana ben de sana.
ANLAMI
Şimdi sana ödeyecek param yok, kazanırsam öderim anlamında söylenen bir deyimdir.
- Allah bir yastıkta kocatsın.
ANLAMI
Yeni evlenenlere "Bir arada yaşlanın" anlamında kullanılır.
- Allah düşmanıma vermesin.
ANLAMI
Anlatılan bir kötülüğün büyüklüğünü belirtmek için söylenir.
- Allah Halil İbrahim bereketi versin.
ANLAMI
Allah daha çok versin, bereket versin anlamında kullanılır.
- Allah sağ gözü sol göze muhtaç etmesin.
ANLAMI
Allah kimseyi kimseye en yakınlarına bile muhtaç etmesin anlamında kullanılır.
- Allah son gürlüğü versin.
ANLAMI
Allah yaşlılıkta sıkıntı vermesin anlamında kullanılır.
- Allah yarattı dememek.
ANLAMI
Bütün şiddetiyle birini dövmek.
- Allah yazdı ise bozsun.
ANLAMI
Gerçekleşmesi istenmeyen bir olay veya durum için kullanılır.
- Allah yürü ya kulum demiş.
ANLAMI
Az zamanda çok iyi ilerleyenler ve çok kazanıp başarılı olanlar için söylenen bir deyimdir.
- Allah'ı çok, insanı az bir yer.
ANLAMI
Pek ıssız ve kuytu bir yer.
- Allah'ın binasını yıkmak.
ANLAMI
Kendini veya başkasını öldürmek anlamında kullanılır.
- Al birini vur ötekine.
ANLAMI
Hiçbir işe yaramaz, hepsi bir ayarda.
- Al gülüm ver gülüm.
ANLAMI
1. İki sevgilinin birbirine sevgi gösterisinde bulunmaları. 2. Bir kişiye yapılan hizmetin hemen karşılığını bekleme durumu.
- Al takke ver külah.
ANLAMI
Çekişe çekişe anlaşmak.
- Aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek.
ANLAMI
Sağladığı yarar, verdiği zararı karşılamamak.
- Alıp sattığı olmamak.
ANLAMI
Hiç ilgisi bulunmamak.
- Alıp satmaz görünmek.
ANLAMI
İlgisiz görünmek.
- Alıp vereceği olmamak.
ANLAMI
Bir kimseyle hiçbir ilgisi olmamak.
- Alıp yürümek.
ANLAMI
Az zamanda çok ilerlemek.
- Alt yanı çıkmaz sokak.
ANLAMI
Sonu gelmeyen sonuç alınamayan işler için kullanılır.
- Altı alay üstü kalay.
ALAMI
İçi, dışı gibi özenilmemiş şeyler için kullanılır.
- Altı yaş olmak.
ANLAMI
Böyle bir işe girişmekte sakıncalar bulunduğu anlaşılmak.
- Altında kalmamak.
ANLAMI
Karşılığını vermek, gördüğü iyilik veya kötülüğü karşılıksız bırakmamak.
- Altından Çapanoğlu çıkmak.
ANLAMI
Girişilen işte başa dert olacak bir durumla karşılaşmak.
- Altından kalkamamak.
ANLAMI
Bir işi başaramamak.
- Altından kalkmak.
ANLAMI
Bir işi başarmak.
- Altını çizmek.
ANLAMI
Önemini belirtmek.
- Altını üstüne getirmek.
ANLAMI
Söz veya tutumuyla çevreyi birbirine düşürmek, karmakarışık etmek.
- Altta kalanın canı çıksın.
ANLAMI
"Herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun." anlamında kullanılır.
- Alttan almak.
ANLAMI
Sert konuşan birine karşı, yumuşak ve olumlu davranmak.
- Alttan alta.
ANLAMI
Gizlice el altından.
- Altı okka etmek.
ANLAMI
Birini kollarından veya bacaklarından tutup yukarı kaldırarak sallamak veya götürmek.
- Altın adıl pul oldu, kız adı dul oldu.
ANLAMI
Uygunsuz davranışları yüzünden temiz kişiliği lekelendi anlamında kullanılır.
- Altın adını bakır etmek.
ANLAMI
Kötü işler yaparak temiz veya parlak ününü karartmak.
- Altın kesmek.
ANLAMI
Çok para kazanır olmak.
- Altın leğene kan kusmak.
ANLAMI
Varlık içinde hastalık veya sıkıntı çekerek yaşamak.
- Altın yumurtlayan tavuk.
ANLAMI
Mesleği, sanatı, parası olan gelirli kimseler için kullanılır.
- Aması maması yok.
ANLAMI
Hiçbir özrün geçerliği olmadığını anlatır.
- Amana gelmek.
ANLAMI
Zor karşısında boyun eğmek.
- Ana baba yavrusu.
ANLAMI
Nazlı büyütülmüş çocuk.
- Anadan doğmuşa dönmek.
ANLAMI
Dertsiz, tasasız sağlıklı bir duruma gelmek.
- Anası ağlamak.
ANLAMI
Çok sıkıntı çekmek anlamında kullanılır.
- Anası turp babası şalgam.
ANLAMI
Ne olduğu belirsiz kimselerin çocuğu için söylenir.
- Anasından doğduğuna pişman.
ANLAMI
1. Çok tembel, üşengeç. 2. Canından bezmiş.
- Anasından doğduğuna pişman etmek.
ANLAMI
Çok eziyet etmek, çok üzmek ve bezdirmek.
- Anasından emdiği süt burnundan gelmek.
ANLAMI
Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek.
- Anasını ağlatmak.
ANLAMI
Bir kimseye çok eziyet edip sıkıntı çektirmek.
- Anasını gözü.
ANLAMI
Çok kurnaz, dalavereci.
- Anasının ipini satmış.
ANLAMI
Kendisinden her türlü soysuzluk beklenen kişi.
- Anahtarı beline takmak.
ANLAMI
Yönetimi eline almak.
- Analı kuzu, kınalı kuzu.
ANLAMI
Annesi hâlâ hayatta olan çocuklar için kullanılır.
- Anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi.
ANLAMI
İşin iç yüzü gerçeği öğrenildi anlamında kullanılır.
- Aptal yerine koymak.
ANLAMI
Anlamaz, bilmez yerine koymak.
- Ar damarı çatlamış.
ANLAMI
Utanması kalmamış.
- Ar yılı değil, kâr yılı.
ANLAMI
Birinin sıkılmayı bırakıp yalnızca çıkarına baktığı durumlarda kullanılır.
- Ara bulmak.
ANLAMI
Anlaşamayan kişilerin arasını yapmak için kullanılır.
- Arada kalmak.
ANLAMI
İki tarafı uzlaştırmak üzere araya girme dolayısıyla güç duruma düşmek.
- Arada kaynamak.
ANLAMI
Karışık bir durumda gereken ilgiyi görmemek.
- Aradan çıkarmak.
ANLAMI
Birçok işten birini yapıp bitirivermek.
- Aralarında dağlar kadar fark olmak.
ANLAMI
Aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak.
- Aralarında kara kedi geçmek.
ANLAMI
İki dostun arasına soğukluk girmesi.
- Aralarından su sızmamak.
ANLAMI
Birbirleriyle çok yakın, sıkı fıkı arkadaşlık kurmak.
- Aralarını açmak.
ANLAMI
İki kişi arasındaki dostluğu, ilişkiyi bozmak.
- Aralarını bulmak.
ANLAMI
Birbirleriyle anlaşamayan iki kişiyi uzlaştırıp barıştırmak.
- Arasına karışmak.
ANLAMI
Büyüyüp yetişmek.
- Araya soğukluk girme.
ANLAMI
Dostluk bağı gevşemek.
- Arayı açmak.
ANLAMI
Aradaki uzaklığın artması.
- Arayı soğutmak.
ANLAMI
Zaman geçmek, eski yakınlık, dostluk kalmamak.
- Aramak taramak.
ANLAMI
Bir şeyi dikkatlice aramak.
- Aramakla bulunmaz.
ANLAMI
Çok değerli, ancak rastlantı ile ele geçen şeyler için söylenir.
- Arayıp da bulamamak.
ANLAMI
Beklenmedik iyi bir durumla karşılaşmak.
- Arap olayım.
ANLAMI
Söylenen bir şeyin doğruluğuna inandırmak için söylenir.
- Arabın gözü açıldı.
ANLAMI
Yaşanan bir olaydan ders alındığını anlatır.
- Arı gibi sokmak.
ANLAMI
İğnelemek acı söz söylemek.
- Arının yuvasına kazık dürtmek.
ANLAMI
Tehlikeli kişiyi kışkırtmak.
- Arka arkaya vermek.
ANLAMI
Birbirini korumak için birleşmek, destek olmak, dayanışmak.
- Arka kapıdan çıkmak.
ANLAMI
Okuldan başarısızlıkla ayrılmak.
- Arkada bırakmak.
ANLAMI
Birinden daha ileri gitmek.
- Arkadan söylemek.
ANLAMI
Dedikodu yapmak.
- Arkadan vurmak.
ANLAMI
Bir kimsenin kendisine güvenen ve inanan birine gizlice kötülük etmesi.
- Arkasından dolaşmak.
ANLAMI
Bir işi yaptırmak için ilgili veya yetkili bir kimsenin uğradığı yerlere giderek görüşme fırsatı aramak.
- Arkasını dayamak.
ANLAMI
Birinin koruyuculuğuna güvenmek.
- Arkasını sıvamak.
ANLAMI
Birine iltifat etmek.
- Armut gibi.
ANLAMI
Çok anlayışsız, bön.
- Armut piş ağzıma düş.
ANLAMI
Bir işe hiç emek harcamaksızın, onun kendiliğinden olmasını bekleyenlerin durumunu anlatır.
- Armutun sapı var, üzümün çöpü var demek.
ANLAMI
Her şeye kusur bulup hiçbir şeyi beğenmemek.
- Arpa ektim, darı çıktı.
ANLAMI
Ters sonuç veren işler için söylenir.
- Arpası çok olmak.
ANLAMI
Azmak, kudurmak.
- Arpalık yapmak.
ANLAMI
Bir kaynaktan sürekli olarak çıkar sağlamak.
- Art eteğinde namaz kıl.
ANLAMI
Çok temiz huylu kişiler için kullanılır.
- Ardından atlı kovalamak.
ANLAMI
Bir işi gereksiz bir telaşla yapanlar için kullanılır.
- Ardından sapan taşı yetişmez.
ANLAMI
Bir kimsenin çok hızlı gittiğini anlatmak için kullanılır.
- Aslı astarı.
ANLAMI
İşin iç yüzü, gerçek şekli.
- Aslı astarı olmamak.
ANLAMI
Yalan, asılsız olmak.
- Aslı faslı yok.
ANLAMI
Yalan, uydurma.
- Aslan kesilmek.
ANLAMI
Aslan gibi güçlü hale gelmek.
- Aslanın ağzında.
ANLAMI
Kazanması çok güç.
- Asıp kesmek.
ANLAMI
Sert davranmak.
- Astığı astık, kestiği kestik.
ANLAMI
Acımasız, çok sert veya istediği gibi davranan kimseler için kullanılır.
- Astarı yüzünden pahalı olmak.
ANLAMI
Bir işin ayrıntılarına harcanan paranın veya emeğin, elde edilen sonucun değerini aşması ve masraflı olması.
- Aşağı kalır yanı yok.
ANLAMI
Nitelikleri bakımından başkalarıyla karşılaştırıldığında eksiği olmayan, denk olan.
- Aşağı kalmamak.
ANLAMI
Nitelik bakımından ondan geri olmamak.
- Aşağıdan almak.
ANLAMI
Sert konuşan bir kimseyle yumuşak bir dil kullanmak, alttan almak.
- Aşık atmak.
ANLAMI
Mec. Yarış etmek, yarışmak.
- Âşığa Bağdat sorulmaz.
ANLAMI
Herhangi bir konumda çok istekli olan bir kimsenin, o şeyi elde etmedeki zorlukları hiçe saydığını anlatır.
- Aşka gelmek.
ANLAMI
Bir şeyi yapmak için büyük bir istek duymak.
- At başı gitmek.
ANLAMI
Eşit durumda olmak.
- At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak.
ANLAMI
İş işten geçtikten sonra önlem almak.
- At hırsızı gibi.
ANLAMI
Kılık kıyafeti ve tutumu güven vermeyen kişiler için söylenir.
- At izi it izine karışmak.
ANLAMI
İyiyi kötüden ayıramayacak bir durumda olmak.
- At koşturacak kadar.
ANLAMI
Pek geniş.
- At koşturmak.
ANLAMI
Geniş, alabildiğine rahat hareket edebilecek bir ortam yaratmak veya bulmak.
- At oynatmak.
ANLAMI
1. Yarışmak.2. Bildiği ve istediği gibi davranmak.
- At var, meydan yok.
ANLAMI
Yapacak güç var ama kullanma imkanı yok.
- Atı alan Üsküdar'ı geçti.
ANLAMI
Fırsatın kaçtığını ve artık yapılabilecek bir şeyin olmadığından bahsedilir.
- Atın ölümü arpadan olsun.
ANLAMI
Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa katlanılacağını anlatır.
- Atını sağlam kazığa bağlamak.
ANLAMI
İşlerin aksamadan yürümesini sağlayacak tedbirler almak.
- Atla arpayı dövüştürmek.
ANLAMI
Fesat karıştırmak, ara bozanlık etmek.
- Attan inip eşeğe binmek.
ANLAMI
Bulunduğu önemli görevden daha aşağı bir göreve getirilmek.
- Atadan babadan görmek.
ANLAMI
Gelenek halinde olup öteden beri bilmek, yapmak, uygulamak.
- Ateş bacayı sarmak.
ANLAMI
Bir olayın önüne geçilmez, tehlikeli bir durum alması.
- Ateş basmak.
ANLAMI
Kızarmak.
- Ateş kesilmek.
ANLAMI
1. Çok kızgın davranışlarda bulunmak ateş püskürmek.
2. Çok çalışkan, hareketli ve becerikli olmak.
- Ateş olsa cürmü kadar yer yakar.
ANLAMI
Hasmın pek önemsenmediğini anlatır.
- Ateşe vursa duman vermez.
ANLAMI
Pek cimri olanlar için söylenir.
- Ateşi başına vurmak.
ANLAMI
Çok öfkelenmek, sinirlenmek, coşmak.
- Ateşine yanmak.
ANLAMI
Bir kimse yüzünden zarara uğramak.
- Ateşle oynamak.
ANLAMI
Pek tehlikeli işlere bulaşmak.
- Ateşten gömlek.
ANLAMI
Acı, üzüntü veren dayanılmaz, sıkıntılı durum.
- Atlama taşı yapmak.
ANLAMI
Daha iyi bir yere gelebilmek için bir durum veya kişiyi kullanmak.
- Atladı geçti Genç Osman.
ANLAMI
Bir işin bittiğini veya tehlikenin atlatıldığından bahseder.
- Atma Recep din kardeşiyiz.
ANLAMI
Söylediklerin hep yalan.
- Attığı tırnak kadar olmamak.
ANLAMI
Bir kimsenin bahsedilenden daha değersiz olduğunu anlatmak için kullanılır.
- Avara kasnak işlemek.
ANLAMI
Hiçbir işe yaramadan boşu boşuna uğraşmak.
- Avuç açmak.
ANLAMI
Dinlenmek, yardı istemek.
- Avcu kaşınmak.
ANLAMI
Eline bir yerden para geçeceğine inanmak.
- Avucunu yalamak.
ANLAMI
Umduğunu elde edememek.
- Avucunun içi gibi bilmek.
ANLAMI
Çok iyi ve ayrıntılı bilmek.
- Avucunun içinde tutmak.
ANLAMI
İstediğini yaptıracak güçte olmak.
- Avucunun içine almak.
ANLAMI
Bir kimseyi baskı ve etkisi altına almak.
- Avurtları çökmek.
ANLAMI
Çok zayıfladığı yüzünden belli olmak.
- Ayı gördüm, yıldıza itibarım yok.
ANLAMI
Bir şeyin en iyisine alıştıktan sonra ondan aşağıda yer alan şeyler itibar etmemek.
- Ayak atmamak.
ANLAMI
Bir yere hiç gitmemek.
- Ayak basmak.
ANLAMI
Bir yere hiç gitmemek, uğramamak.
- Ayak çekmek.
ANLAMI
Kandırmaya çalışmak.
- Ayak diremek.
ANLAMI
Bir düşünceyi veya davranışı sonuna kadar sürdürmek tutumundan şaşmamak.
- Ayak sürümek.
ANLAMI
1. Verilen bir işi ağırdan almak. 2 Gönderilen yere isteği ile gitmemek.
- Ayak uydurmak
ANLAMI
Kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek.
- Ayak yapmak.
ANLAMI
Birini aldatmaya çalışmak.
- Ayağa düşmek.
ANLAMI
İşe ilgisiz ve yetkisiz kimseler karışmak.
- Ayağı alışmak.
ANLAMI
Bir yere sürekli gitmek.
- Ayağı dolaşmak.
ANLAMI
Yürürken telaştan ayakları birbirine takılmak.
- Ayağı düze basmak.
ANLAMI
Güçlükleri yenerek ilerisinden korkmayacak bir duruma gelmek.
- Ayağı suya ermek.
ANLAMI
Gerçekleri anlayarak aklı başına gelmek.
- Ayağı üzengide.
ANLAMI
Yola çıkmak üzere olan.
- Ayağı yerden kesilmek.
ANLAMI
Bir taşıta binip yaya yürümekten kurtulmak.
- Ayağına bağ olmak.
ANLAMI
Bulunduğu yerden ayrılmasına veya yaptığı işi sürdürmesine engel olmak.
- Ayağına bağ vurmak.
ANLAMI
Önüne engel çıkarmak.
- Ayağına çelme takmak.
ANLAMI
Birinin işinde yükselmesine engel olmak.
- Ayağına dolanmak.
ANLAMI
1. Başkasına yapmayı tasarladığı kötülük kendi başına gelmek.
2. İş yapmakta olan birine engel olmak.
- Ayağına düşmek.
ANLAMI
Çok yalvarmak.
- Ayağına gelmek.
ANLAMI
1. Alçak gönüllülük.
2.Emek çekmeden kazanmak.
- Ayağına getirmek.
Sıra, saygı gözetmeksizin birinin yanına gelmesini sağlamak.
- Ayağına ip takmak.
ANLAMI
Bir kimseyi çekiştirmek.
- Ayağına kapanmak.
ANLAMI
Alçalırcasına yalvarmak.
- Ayağına kira istemek.
ANLAMI
Gelmeye nazlanmak.
- Ayağına üşenmemek.
ANLAMI
Hamarat olmak, ayak işlerini bıkmadan yorulmadan yapmak.
- Ayağına alamamak.
ANLAMI
Bir yere gitmekten üşenmemek.
- Ayağını bağlamak.
ANLAMI
Engel olmak.
- Ayağını kesmek.
ANLAMI
Artık uğramaz olmak.
- Ayağını denk almak.
ANLAMI
Başkalarından gelebilecek kötülüklere karşı uyanık olmak.
- Ayağını kaydırmak.
ANLAMI
Bir yolunu bulup birini işinden veya görevinden uzaklaştırılmasını sağlamak.
- Ayağını yorganına göre uzatmak.
ANLAMI
Giderini gelirine uydurmak.
- Ayağının altına karpuz kabuğu koymak.
ANLAMI
Bir kimseyi bir düzenle işinden uzaklaştırmak.
- Ayağının bağını çözmek.
ANLAMI
1. Karısını boşamak 2.Serbest davranmasını engelleyen ilişkilere son vermek.
- Ayağını bastığı yerde ot bitmez.
ANLAMI
Uğradığı yere bereketsizlik ve uğursuzluk getirir.
- Ayağının pabucu olmamak.
ANLAMI
Değerce ondan çok aşağı olmak.
- Ayağının tozuyla.
ANLAMI
Gelir gelmez, dinlenmeden.
- Ayağının türabı olmak.
ANLAMI
Birinin başka birine bağlanıp onun her emrini yerine getirmesi.
- Ayağının altını öpeyim.
ANLAMI
Çok çok yalvarırım anlamında kullanılır.
- Ayaklarının altına almak.
ANLAMI
Önem verilmesi gereken şeyleri hiçe saymak çiğnemek.
- Ayakları geri geri gitmek.
ANLAMI
Bir yere gönülsüz, istemeye istemeye gitmek.
- Ayakları yere değmemek.
ANLAMI
Çok sevinmek.
- Ayaklarına kara su inmek.
ANLAMI
Uzun süre ayakta kalmak veya yürümekten çok yorulmak.
- Ayaklarının ucuna basmak.
ANLAMI
Çok yavaş, sessiz gürültüyü yapmamaya özen göstererek yürümek.
- Ayakta uyumak.
ANLAMI
Aşırı yorgun, dalgın veya şaşkın olmak.
- Ayakaltında bırakmak.
ANLAMI
Ezilip zarar görmesine göz yummak, korumamak.
- Ayakaltında dolaşmak.
ANLAMI
Gereksiz yere herkesin işine engel olacak ortalıkta dolaşmak.
- Ayaz kesmek.
ANLAMI
Uzun süre soğukta kalıp üşümek.
- Ayaz paşa kol geziyor.
ANLAMI
Çok soğuk olmak.
- Ayazda kalmak.
ANLAMI
Boş yere beklemek, eline bir şey geçmemek.
- Ayı yavrusuyla oynuyor.
ANLAMI
İri ve yetişkin birinin, ufak tefek birine el şakası yapması veya gücünü onda denemesi karşısında ayıplama yollu söylenir.
- Ayının kırk türküsü var, kırkı da ahlat üstüne.
ANLAMI
Hep aynı şeyi ve hikayeyi anlatmak.
- Ayıya kaval çalmak.
ANLAMI
Anlayışsız bir kimseye bir şey anlatmaya çalışmak.
- Ayıyı vurmadan postunu satmak.
ANLAMI
Henüz ele geçmemiş bir şey üzerinde hesap yapmak.
- Ayın on dördü gibi.
ANLAMI
Yüzü çok güzel olan kadın ya da kız.
- Aynı ağzı kullanmak.
ANLAMI
Aynı şeyi söylemek.
- Aynı telden çalmak.
ALAMI
Aynı şeyi söylemek.
- Ayranı kabarmak.
ANLAMI
1. Öfkelenmek, coşmak.2. aşırı cinsel arzu duymak.
- Ayrısı gayrısı olmamak.
ANLAMI
Birbirinden hiçbir şey esirgemeyecek durumda olmak.
- Ayrıntılara inmek.
ANLAMI
Bir konuyu en küçük noktasına kadar inceleyip araştırmak.
- Ayvayı yemek.
ANLAMI
Kötü duruma düşmek.
- Ayvaz kasap hep bir hesap.
ANLAMI
Ha öyle ha böyle ikisi de bir.
- Azı çoğa saymak.
ANLAMI
Verilen küçük bir armağanı çok değerli kabul etmek.
- Azrail'e bir can borcu olmak.
ANLAMI
1.Nasıl olsa öleceğini kabul etmek. 2. Hiç kimseye borcu kalmamak, bütün borçlarından kurtulmak.
- Azrail'in elinden kurtulmak.
ANLAMI
Ölümden kurtulmak
B
- Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur.
ANLAMI
Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter.
- Bacası tütmek.
ANLAMI
Yaşaması sürüp gitmek.
- Bacası tütmez olmak.
ANLAMI
Dağılmak veya işi bozulmak.
- Bacak kadar boyu var türlü türlü huyu var.
ANLAMI
Daha küçük ama, değişik herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.
- Bağrı yanmak.
ANLAMI
1. Çok acı duymak, üzüntü çekmek. 2. Çok susamış olmak.
- Bağrına basmak.
ANLAMI
Kucaklamak.
- Bağrına taş basmak.
ANLAMI
Sesini çıkarmaksızın her türlü acıya katlanmak.
- Bağrını delmek.
ANLAMI
Çok dokunmak, içine işlemek.
- Bakla oda, nohut sofa.
ANLAMI
Küçük ev
- Baklayı ağzından çıkarmak.
ANLAMI
Sabrı tükenip o zamana kadar söylemediklerini söylemek.
- Bal alacak çiçeği bilmek.
ANLAMI
Çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek veya bulmak..
- Bal dök yala.
ANLAMI
Bir yerin çok temiz olması.
- Balık kavağa çıkınca.
ANLAMI
Hiçbir zaman olmayacak işler için söylenir.
- Balta olmak (birine).
ANLAMI
Direnerek bir şey istemek, vakitli vakitsiz tedirgin etmek, asılmak.
- Baltayı taşa vurmak.
ANLAMI
Farkında olmayarak birine dokunacak sözler söylemek, pot kırmak.
- Bam teline basmak.
ANLAMI
Birinin çok kızacağı bir şeyi yapmak ya da söylemek.
- Bangır bangır bağırmak.
ANLAMI
Yüksek sesle avazı çıktığı kadar bağırmak.
- Barajı aşmak.
ANLAMI
Herhangi bir sebeple konuşulmuş olan şartı yerine getirip başarı sağlamak.
- Bardağı taşırmak.
ANLAMI
Sabrını tüketmek.
- Barut gibi.
ANLAMI
Öfkeli, kızgın, sinirli.
- Barut kokusu gelmek.
ANLAMI
Savaş tehlikesi sezilmek.
- Barutla oynamak.
ANLAMI
Tehlikeli işlerle uğraşmak.
- Basamak yapmak.
ANLAMI
Bir durumu daha yükseğine erişmek için araç olarak kullanmak.
- Basireti bağlanmak.
ANLAMI
İyi düşünememek.
- Bastığı yeri bilmemek.
ANLAMI
1. Çok sevinmek. 2. Şaşkınlıktan durumunu kontrol edememek.
- Baston gibi.
ANLAMI
Dimdik duran ya da yürüyen kişi.
- Baş ağrısı olmak.
ANLAMI
Sıkıntı vermek, uğraştırmak.
- Baş ağrıtmak.
ANLAMI
Bıkkınlık vermek, tedirgin etmek.
- Baş alamamak.
ANLAMI
Çok uğraşılan bir konu yüzünden vakit ve fırsat bulamamak.
- Baş aşağı düşmek.
ANLAMI
Kişiliğinden kaybederek toplum arasında durumu sarsılmak.
- Baş aşağı gitmek.
ANLAMI
Sürekli zarar görmek veya kötüleşmek.
- Baş döndürücü.
ANLAMI
1. Olağanüstü, aşırı 2. Baygınlık verici.
- Baş edebilmek.
ANLAMI
Bir kimseyi yola getirmeye veya bir şeyi yapmaya gücü yetmek.
- Baş eğmek.
ANLAMI
Direnmeyip buyruk altına girme.
- Baş etmek.
ANLAMI
Gücü yetmek.
- Baş göstermek.
ANLAMI
Belirmek ortaya çıkmak.
- Baş göz etmek.
ANLAMI
Evlendirmek.
- Baş kaldırmak.
ANLAMI
Ayaklanmak, isyan etmek.
- Baş koymak.
ANLAMI
Bir şey uğruna ölümü göze almak.
- Baş koşmak.
ANLAMI
Bir işi başarmak için çalışıp çabalamak.
- Baş tutmak.
ANLAMI
Elebaşı olmak.
- Baş üstünde tutmak.
ANLAMI
Çok iyi ağırlamak.
- Baş üstünde yeri var.
ANLAMI
Saygı ve ilgi ile karşılanır.
- Baş vermek.
ANLAMI
Olgunlaşmak.
- Baş yakmak.
ANLAMI
Birinin başına bela açmak.
- Baş yemek.
ANLAMI
1. Birinin ölümüne veya yok olmasına sebep olmak. 2. Birinin güç duruma düşürmek.
- Baş başa gelmek.
ANLAMI
Eşit olmak, denk gelmek.
- Başa çıkmak.
ANLAMI
1. Güçlük çıkaran biriyle olan işini, istediği yolda sonuçlandırabilmek. 2 Bir şeye gücü yetmek.
- Başa güreşmek.
ANLAMI
En üstün başarıyı sağlamak için mücadele vermek.
- Başı bağlanmak.
ANLAMI
1. Evlendirilmek. 2. Birini yandaş olarak kazanmak, kendi yanında tutmak.
- Başı bütün.
ANLAMI
Eşi hayatta olan karı veya koca.
- Başı çatlamak.
ANLAMI
Başı çok ağrımak.
- Başı dara düşmek.
ANLAMI
Sıkıntıya girmek.
- Başı darda kalmak.
ANLAMI
Parasızlıktan dolayı sıkıntıda olmak.
- Başı göğe ermek.
ANLAMI
Beklenmeyen bir mutluluğa ermek.
- Başı için.
ANLAMI
Değerli bir kişi ortaya konularak kullanılan ant veya yalvarma sözü.
- Başı kalabalık.
ANLAMI
Yanında bir işi konuşamayacak kadar çok kimse var.
- Başı kazan gibi olmak.
ANLAMI
Başında çok ağrı ve uğultu bir sersemlik olmak.
- Başı nâra yanmak.
ANLAMI
Başkası uğruna büyük bir zarara uğramak.
- Başı sıkışmak.
ANLAMI
Herhangi bir güçlük karşısında kalmak, bunalmak.
- Başı yastığa düşmek.
ANLAMI
Yorgunluk veya güçsüzlükten uykuya dalmak.
- Başı yerde.
ANLAMI
Utançla, kırgınlıkla, üzüntüyle.
- Başı yukarda.
ANLAMI
Onurlu kibirli, kendini beğenmiş.
- Başım gözüm üstüne.
ANLAMI
Belirtilen istekleri içtenlikle yapmayı kabul etmeyi anlatır.
- Başına buyruk.
ANLAMI
Kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan.
- Başına çıkarmak.
ANLAMI
Şımartmak, çok yüz vermek.
- Başına çorap örmek.
ANLAMI
Birine, haberi olmadan kötü duruma düşürücü davranışta bulunmak.
- Başına dert etmek.
ANLAMI
Bir şeyi üzüntü konusu yapmak.
- Başına devlet kuşu konmak.
ANLAMI
Beklemediği büyük bir nimeti eline geçirmek.
- Başına dikmek.
ANLAMI
Birini veya bir şeyi korumak için bir kimseyi görevlendirmek.
- Başına geçmek.
ANLAMI
1. Görevi altında bulundurmak. 2. Bir yönetimi ele almak. 3. Bir işi yapmaya başlamak.
- Başına iş açmak.
ANLAMI
Uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak.
- Başına kakmak.
ANLAMI
Yapılan bir iyiliği yüzüne vurarak birini üzmek.
- Başına kan çıkmak.
ANLAMI
Çok öfkelenmek.
- Başına karalar bağlamak.
ANLAMI
İstemediği halde bir işi yapmak veya bir kimseye bakma zorunluluğu ile karşılaşmak.
- Başına oturmak.
ANLAMI
Bir işi yapmaya başlamak, işe koyulmak.
- Başına sarmak.
ANLAMI
Birini veya bir şeyi birinin başına musallat etmek.
- Başına yıkmak.
ANLAMI
Harap etmek, zor durumda bırakmak.
- Başında kavak yeli esmek.
ANLAMI
1. Sorumluluk duygusundan uzak, zevk eğlence peşinde koşmak. 2. Gerçekleşmeyeceğini düşünerek vakit geçirmek.
- Başında paralansın.
ANLAMI
Yapılan bir iyilik çok söylendiğinde o iyiliğin artık istenmediğini belirtir.
- Başından aşağı kaynar sular dökülmek.
ANLAMI
Üzüntülü veya kötü bir olay karşısında büyük bir sıkıntı duymak.
- Başından büyük işlere girişmek.
ANLAMI
Gücünün üstünde olan işlere kalkışmak.
- Başından kesmek.
ANLAMI
İstenmeyen bir işi baştan engellemek.
- Başından korkmak.
ANLAMI
Hayatından kaygı duymak.
- Başını alamamak.
ANLAMI
Bir şeyden kurtulamamak.
- Başını ateşlere yakmak.
ANLAMI
Başına büyük bir dert almak.